info@kubrayildiz.av.tr
Öksüzler Sok. No:37 Hamamönü / ANKARA

Hukuk Muhakemeleri KanunuHMK 10: Sözleşmeden Doğan Davalarda Yetki

16 Mart 2025

HMK 10
(1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.

Giriş

Sözleşmeler, taraflar arasında borç doğuran hukuki işlemler olup, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyen en önemli kaynaklardan biridir. Sözleşmenin ihlali, yanlış ifa veya ifa edilmemesi gibi durumlarda, taraflardan biri dava açmak istediğinde HMK 10 gereği yetkili mahkemenin belirlenmesi büyük önem taşır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun HMK 10 maddesi, sözleşmeden doğan davaların, genel yetki kurallarının yanı sıra, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğini düzenlemektedir.

Bu yazıda, sözleşmeden doğan davalarda yetkili mahkemenin nasıl belirlendiği, ifa yerinin tespiti, sözleşmesel yetki anlaşmalarının geçerliliği ve Yargıtay içtihatları ışığında HMK 10’un uygulama alanları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.


HMK 10 Sözleşmeden Doğan Davalarda Yetki Kuralı

HMK 10, sözleşmeden doğan davalar için genel yetkili mahkemenin yanı sıra özel bir yetki kuralı öngörmektedir.

  • Genel Yetki Kuralı: HMK 6’ya göre, genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir.
  • Özel Yetki Kuralı HMK 10: Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.

Bu hüküm, davacıya, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açma imkânı tanıyarak yetki açısından seçimlik bir hak sunmaktadır.

Bu sayede, sözleşmenin ifa yerinin taraflar arasında uyuşmazlık konusu olması durumunda, mahkemeler tarafından yapılacak değerlendirmeler büyük önem taşır.


Sözleşmenin İfa Yerinin Belirlenmesi

Sözleşmenin ifa yeri, taraflar arasında yapılan sözleşmeye bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak bazı durumlarda, sözleşmenin ifa yeri açıkça belirtilmemiş olabilir.

Bu tür durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri ve sözleşmenin niteliğine göre ifa yerinin belirlenmesi gerekmektedir.

Sözleşmede Açıkça Belirtilmişse

  • Taraflar, sözleşmede ifa yerini açıkça belirlemişse, dava bu yer mahkemesinde açılabilir.
  • Örneğin, kira sözleşmelerinde taşınmazın bulunduğu yer genellikle ifa yeri olarak kabul edilir.

Sözleşmede Belirtilmemişse

Sözleşmede ifa yeri belirtilmemişse, Türk Borçlar Kanunu’na (TBK) göre ifa yeri şu şekilde belirlenir:

  • Para borçlarında: Alacaklının yerleşim yeri ifa yeri olarak kabul edilir.
  • Eşya teslimine dayalı borçlarda: Taşınır mallar, sözleşmenin yapıldığı sırada borçlunun yerleşim yerinde teslim edilmek üzere kararlaştırılmış sayılır.
  • Hizmet sözleşmelerinde: Çalışanın işi fiilen yerine getirdiği yer ifa yeri olarak kabul edilir.

Bu durumlarda, mahkemeler ifa yerini belirlerken sözleşmenin türünü, tarafların iradesini ve borç ilişkisini dikkate almalıdır.


Yetki Anlaşmaları ve HMK 10’un Uygulanması

Taraflar, sözleşme yaparken yetkili mahkemeyi belirleyebilir mi? Bu durum, HMK 17’de düzenlenen yetki sözleşmesi kuralları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

  • Eğer taraflar, sözleşme yaparken yetkili mahkemeyi belirlemişse, yetki anlaşması geçerlidir ve taraflar yalnızca belirlenen mahkemede dava açabilirler.
  • Ancak, taraflar yetki konusunda bir düzenleme yapmamışsa, HMK 10 kapsamında sözleşmenin ifa yerinde de dava açılabilir.
  • Tüketici, işçi ve kira sözleşmeleri gibi bazı sözleşmelerde yetki anlaşmalarının geçerliliği özel hükümlere tabi olabilir.

Bu nedenle, mahkemeler yetki anlaşmalarının geçerli olup olmadığını da ayrıca değerlendirmek zorundadır.


Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 2023/4278 E. – 2023/8094 K. Sayılı Kararı

I. YARGI YERİ BELİRLENMESİNE KONU KARARLAR
A. Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.11.2022 Tarihli ve 2022/86 Esas, 2022/609 Karar Sayılı Kararı
Taraflar arasında taşınmaz devrine ilişkin sözleşme akdedildiği, ancak taşınmazların devri gerçekleşmediği iddiasıyla davacı tarafından davalıya yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin istendiği, taşınmaz devri sözleşmelerinin kanunen resmi şekilde yapılması gerektiği, resmi şeklin geçerlilik koşulu olduğu, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz bir sözleşme olduğu, bu nedenle ifa yeri ve buna bağlı olarak sözleşmeden doğan davalarda yetki kuralının uygulanma olasılığı bulunmadığı, sözleşmeden kaynaklanan davalardaki yetki kuralının uygulanabilmesi için davanın sözleşmeden kaynaklanması gerektiği, aksinin savunulması halinde bile taraflar arasında kurulduğu iddia edilen sözleşmede devredilecek taşınmazların Manisa ili Alaşehir ilçesindeki taşınmazlar olduğu için sözleşmenin ifa yerinin de Alaşehir ilçesi olduğu, davacı zaten satın alan konumunda olmakla ve satış bedelinin peşin ödediğini iddia etmekle dava bedel alacağına ilişkin olmayıp, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırıldığından ifa yerinin davacının ikametgahının olacağının da söylenemeyeceği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

B. Alaşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 14.03.2023 Tarihli ve 2023/155 Esas, 2023/323 Karar Sayılı Kararı
Genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu, sözleşmenin yerine getirileceği yerin tarafların açık veya örtülü olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin yetkili olacağı, şayet borç bir miktar paradan ibaret ise ödeme, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde yapılacağı, para borçlarının kural olarak götürülecek borçlardan olduğu, aynı zamanda para borcunun kaynağının önemi olmadığı, para borcunun kaynağı sözleşme olabileceği gibi, haksız eylem veya sebepsiz zenginleşme veya başka bir neden de olabileceği, bu durumda para borcunun alacaklısının kendi yerleşim yerinde dava açmasında veya icra takibi başlatmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, somut olayda sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak dava açıldığı ve davacı şirketin adresinin Ankara’da bulunduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

II. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık
Uyuşmazlık, para alacağının tahsili istemine ilişkindir.

B. İlgili Hukuk
1. Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un (5235 sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir.

2. 6100 sayılı Kanun’un “Genel yetkili mahkeme” başlıklı 6 ncı maddesi şöyledir:
“Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”

3. 6100 sayılı Kanun’un “Sözleşmeden doğan davalarda yetki” başlıklı 10 uncu maddesinin şöyledir: “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.”

4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) “İfa yeri” başlıklı 89 uncu maddesi şöyledir:
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir.”

C. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanun’un 10 uncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir.

2. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.

3. Somut olayda, davanın Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, davacı şirketin merkezinin Çankaya/Ankara olduğu, 6098 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcunun alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkili olup davacı tercih hakkını bu yönde kullandığından, uyuşmazlığın Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekir.

III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
02.10.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

HMK 10 Açısından İnceleme

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 2023/4278 E. – 2023/8094 K. sayılı kararı, sözleşmeden doğan davalarda yetkili mahkemenin belirlenmesi, ifa yerinin tespiti ve davacıya tanınan seçimlik haklar açısından önemli bir içtihat niteliğindedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 10. maddesi, sözleşmeden doğan davaların yalnızca davalının yerleşim yerinde değil, sözleşmenin ifa edileceği yerde de açılabileceğini öngörmektedir. Ancak somut olayda davanın sebepsiz zenginleşmeye dayandığı ve sözleşmenin geçersiz olduğu ileri sürülerek ifa yeri kuralının uygulanamayacağı değerlendirilmiştir.

Bu incelemede, kararın HMK 10 açısından değerlendirilmesi, ifa yerinin belirlenmesi ve mahkemelerin yetki konusunda nasıl bir yorum getirdiği ele alınacaktır.

İlk Derece Mahkemelerinin Yetkisizlik Kararları ve HMK 10 Uygulaması

Dava, taraflar arasında akdedilen taşınmaz devrine ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak ödemenin iadesi talep edildiği bir uyuşmazlığa ilişkindir.

Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi,

  • Sözleşmeden doğan yetki kuralının uygulanamayacağını,
  • Sözleşmenin geçersiz olduğu için ifa yerinin belirlenemeyeceğini,
  • Davanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olduğu için ifa yerinin davacının yerleşim yeri olamayacağını gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.

Alaşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla),

  • Sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğunu,
  • Para borçlarında genel kural olarak borcun alacaklının yerleşim yerinde ifa edilmesi gerektiğini,
  • Sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılan davalarda da para borcunun alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğini belirterek yetkisizlik kararı vermiştir.

Bu durumda, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verdiğinden, 6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22. maddeleri gereğince yargı yerinin belirlenmesi için dosya Yargıtay’a intikal etmiştir.


Yargıtay’ın HMK 10 Açısından Değerlendirmesi

Yargıtay, davanın sözleşmeden doğan bir dava olup olmadığı, yetkili mahkemenin nasıl belirleneceği ve ifa yerinin nasıl tespit edileceği hususlarını değerlendirerek kararını vermiştir.

Sözleşmeden Doğan Davalar İçin Yetki Kuralı

HMK 10’a göre, sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.

  • Eğer taraflar, ifa yerini sözleşmede açıkça belirlemişse, bu yer mahkemesi yetkili olacaktır.
  • Eğer sözleşmede ifa yeri belirlenmemişse, Türk Borçlar Kanunu’na (TBK) göre ifa yeri belirlenir.

Ancak bu olayda mahkeme, sözleşmenin geçersiz olduğunu ve bu nedenle ifa yeri kuralının uygulanamayacağını öne sürmüştür.

Sebepsiz Zenginleşme Davalarında Yetki

Yargıtay, para borçlarıyla ilgili olarak TBK 89. maddesine atıfta bulunarak, para borçlarının alacaklının yerleşim yerinde ifa edilmesi gerektiğini belirlemiştir.

TBK 89’a göre:

  • Para borçları, aksi kararlaştırılmadıkça alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenir.
  • Bu kural, yalnızca sözleşmeden doğan davalar için değil, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme gibi diğer hukuki nedenlerden kaynaklanan para borçları için de geçerlidir.

Bu nedenle, davanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olması, yetkili mahkemenin belirlenmesinde TBK 89’un uygulanmasını gerektirmiştir.


Yargıtay’ın Karar Sonucu

  • HMK 10, sözleşmeden doğan davalarda ifa yerinde de dava açılabileceğini düzenlemektedir.
  • Ancak sözleşmenin geçersiz olması durumunda, sözleşmesel yetki kuralı uygulanamayacağı için, davanın hukuki niteliğine göre yetki belirlenmelidir.
  • Sebepsiz zenginleşme davalarında, TBK 89 gereğince para borçları alacaklının yerleşim yerinde ifa edileceğinden, alacaklının yerleşim yeri mahkemesi yetkili olacaktır.
  • Bu nedenle, davacının yerleşim yeri olan Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

Bu karar, mahkemelerin sözleşmeden doğan davalar ile sebepsiz zenginleşme davalarını ayırt ederken hangi hukuki normları dikkate alması gerektiğini ve ifa yerinin nasıl tespit edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.


Değerlendirme ve Uygulamadaki HMK 10 Önemi

  • Eğer bir dava sözleşmeden doğuyorsa, HMK 10 kapsamında ifa yeri mahkemesi yetkilidir.
  • Ancak, sözleşmenin geçersiz olması ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılması halinde, TBK 89 devreye girer ve alacaklının yerleşim yeri yetkili mahkeme olarak kabul edilir.
  • Bu durum, özellikle sözleşmeden doğan davalar ile haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme davalarının ayrımı konusunda mahkemelerin dikkatli olması gerektiğini göstermektedir.
  • Yargıtay’ın bu kararı, davaların hukuki dayanağına göre yetkili mahkemenin belirlenmesi konusunda önemli bir içtihat oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, sözleşmeden doğan davalarda yetki belirlenirken, sözleşmenin geçerliliği ve hukuki dayanağı göz önünde bulundurulmalı, eğer dava sebepsiz zenginleşmeye dayanıyorsa TBK 89 uygulanarak alacaklının yerleşim yerinin yetkili mahkeme olduğu kabul edilmelidir.

Sözleşmenin İfa Yeri Açıkça Belirtilmişse

Yargıtay, sözleşmede ifa yerinin açıkça belirtildiği durumlarda, davanın burada açılabileceğini kabul etmektedir.

Örneğin:

  • Tarafların belirlediği ifa yeri İstanbul ise, davanın İstanbul mahkemelerinde açılması mümkündür.
  • Ancak, taraflar yetki anlaşması yapmamışsa, davanın borçlunun yerleşim yeri veya ifa yerinde açılması gerekir.

Para Borçlarında İfa Yeri

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre:

  • Para borçlarında, ifa yeri alacaklının yerleşim yeridir.
  • Dolayısıyla, para borcuna dayalı sözleşmelerde, alacaklının bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.

Mal veya Hizmet Teslimi İçeren Sözleşmeler

Yargıtay, mal veya hizmet teslimine ilişkin sözleşmelerde, sözleşmenin yerine getirilmesi gereken yerin ifa yeri olduğunu vurgulamaktadır.

Örneğin:

  • Bir fabrikaya makinelerin teslim edilmesi gerekiyorsa, ifa yeri fabrikanın bulunduğu yer olarak kabul edilir.
  • Hizmet sözleşmelerinde, işin fiilen yerine getirildiği yer mahkemesi yetkilidir.

Bu içtihatlar, mahkemelerin sözleşmenin ifa yerini belirlerken yalnızca sözleşme metnine değil, aynı zamanda borcun türüne ve ifa biçimine de odaklanması gerektiğini göstermektedir.


Sonuç ve Değerlendirme

  • HMK 10, sözleşmeden doğan davalarda, genel yetkili mahkemenin yanı sıra ifa yerinde de dava açılmasına imkân tanımaktadır.
  • Sözleşmede ifa yeri açıkça belirtilmişse, dava bu mahkemede açılabilir.
  • Eğer sözleşmede ifa yeri belirtilmemişse, Türk Borçlar Kanunu’na göre ifa yeri belirlenir.
  • Yetki anlaşmaları, tarafların yetkili mahkemeyi belirlemesine olanak tanımakla birlikte, bazı sözleşmelerde yetki sınırlamaları bulunmaktadır.
  • Yargıtay kararları, mahkemelerin sözleşmenin ifa yerini ve tarafların yetki konusundaki iradelerini dikkate alarak karar vermesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, HMK 10, davacıya seçimlik bir yetki hakkı sunarak sözleşmeden doğan davaların daha etkin bir şekilde görülmesini sağlamaktadır. Bu hükmün uygulanması, mahkemeler tarafından somut olayın özellikleri dikkate alınarak yapılmalı ve tarafların hakları gözetilmelidir.