İklim Kanunuİklim Kanunu m. 3: İklim Değişikliği ile Mücadelede İlkeler

14 Eylül 2025

İlkeler

İklim Kanunu Madde 3 

(1) İklim değişikliği ile mücadelede genel ilkeler şunlardır:

a) İklim değişikliği ile mücadelede, ülkemizin ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler ilkesi dikkate alınarak, eşitlik, iklim adaleti, ihtiyatlılık, katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik, şeffaflık, adil geçiş ve ilerleme yaklaşımları esas alınır.

b) Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler, bu Kanun doğrultusunda kamu yararı gözetilerek alınacak tedbirlere ve düzenlemelere süresinde uymakla ve bunları uygulamakla yükümlüdür.

c) Ulusal Katkı Beyanında, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda ülkenin kalkınma öncelikleri ve özel koşulları göz önünde bulundurulur ve bu çerçevede önlemler alınır.

Giriş

İklim değişikliği, yalnızca çevresel değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve hukuki boyutları olan küresel bir sorundur. Türkiye, bu küresel mücadelenin önemli bir parçası olarak 2025 yılında yürürlüğe giren İklim Kanunu ile iklim politikalarını yasal çerçeveye kavuşturmuştur. Kanunun üçüncü maddesi, “ilkeler” başlığı altında, iklim değişikliği ile mücadelede benimsenmesi gereken temel yaklaşım ve prensipleri düzenlemektedir.

Bu makalede, İklim Kanunu m. 3 hükmü ele alınacak; maddede yer alan kavramların hukuki niteliği, uygulanma biçimleri ve kamu ile özel kesim açısından doğurduğu yükümlülükler değerlendirilecektir. Ayrıca, iklim adaleti, sürdürülebilirlik ve adil geçiş gibi güncel uluslararası hukuk kavramlarıyla Türk hukukundaki yansımaları da incelenecektir.

Hukuki Nitelik

İklim Kanunu m. 3, klasik anlamda “tanımlayıcı” bir hüküm değildir. Daha çok ilke normu niteliği taşır. İlke normları, doğrudan uygulanabilir kesin kurallar koymaktan ziyade, diğer düzenlemelerin yorumlanmasında ve uygulanmasında yol gösterici olur.

Bu bakımdan maddenin üç fıkrası, hem idarenin düzenleyici işlemlerinde hem de özel kişilerin yükümlülüklerinde temel çerçeve oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 56. maddesinde güvence altına alınan “sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı” ile doğrudan bağlantılıdır.

Unsurlar

Maddenin birinci fıkrası, mücadelede dikkate alınacak dokuz temel ilkeyi saymaktadır:

  1. Eşitlik
  2. İklim adaleti
  3. İhtiyatlılık
  4. Katılım
  5. Entegrasyon
  6. Sürdürülebilirlik
  7. Şeffaflık
  8. Adil geçiş
  9. İlerleme

Bu unsurlar, hem bireylerin hem de kamu kurumlarının hareket tarzını belirleyen rehber ilkelerdir.

Özellikler

Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar

Uluslararası iklim hukukunun en önemli kavramlarından biridir. Paris Anlaşması ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde yer alır. Türkiye, bu ilkeyi kendi koşulları ve gelişmişlik düzeyiyle bağdaştırarak uygulamaktadır.

İklim adaleti

İklim değişikliğinin etkileri, toplumun tüm kesimlerini eşit şekilde etkilemez. Yoksul, kırılgan ve dezavantajlı grupların korunması iklim adaletinin temel amacıdır. Bu ilke, hukuk sistemine sosyal boyut kazandırmaktadır.

İhtiyatlılık ilkesi

Çevre hukukunun temel ilkelerinden biridir. Bilimsel belirsizlikler olsa dahi ciddi çevresel zarar ihtimali varsa önleyici tedbirler alınmalıdır.

Adil geçiş

Enerji, sanayi ve ulaşım gibi sektörlerin düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde iş gücünün korunması, sosyal güvenlik önlemlerinin alınması anlamına gelir. Bu yönüyle iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku ile de kesişmektedir.

Tarafların Hak ve Borçları

Maddenin ikinci fıkrası, yalnızca devletin değil tüm gerçek ve tüzel kişilerin bu kanun doğrultusunda yükümlülük altında olduğunu açıkça vurgulamaktadır.

  • Kamu kurumları: Çevre, enerji, ulaştırma, tarım ve sanayi politikalarını iklim kanununda öngörülen ilkelere göre düzenlemek zorundadır.
  • Şirketler: Üretim ve yatırım kararlarını sürdürülebilirlik, şeffaflık ve emisyon azaltımı hedefleriyle uyumlu hale getirmelidir.
  • Bireyler: Enerji verimliliği, atık yönetimi, karbon ayak izi gibi konularda alınacak tedbirlere uymakla yükümlüdür.

Burada hukuki açıdan dikkat çekici nokta, yükümlülüklerin yalnızca “teknik standartlara” değil, aynı zamanda kamu yararı ilkesine de bağlanmış olmasıdır.

Net Sıfır Emisyon Hedefi

Üçüncü fıkra, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefini ulusal katkı beyanına dayandırmaktadır. Bu yaklaşım:

  • Ekonomik kalkınma önceliklerini,
  • Ülkenin özel koşullarını,
  • Sosyal dengeleri

dikkate alarak şekillendirilmektedir. Burada önemli olan nokta, çevre politikalarının kalkınma politikalarıyla çelişmemesi; aksine birbirini tamamlamasıdır.

Sona Erme ve İstisnalar

Her ne kadar m. 3 doğrudan sona erme veya istisna öngörmese de, uygulamada bazı esneklikler gündeme gelebilir. Örneğin:

  • Olağanüstü ekonomik kriz dönemlerinde bazı yükümlülüklerin ertelenmesi,
  • Doğal afetler sonrası yeniden yapılanmada geçici istisnalar tanınması,
  • Uluslararası anlaşmalardan doğan farklı yükümlülüklerin iç hukukla uyumlaştırılması.

Bu durumlar, kanunun özüyle çelişmemek kaydıyla idari düzenlemelerle çözülebilir.

Uygulamada Karşılaşılacak Sorunlar

  • Hukuki belirsizlik: İlke normlarının soyut yapısı, uygulamada yorum farklılıklarına yol açabilir.
  • Denetim: Kamu kurumlarının ve şirketlerin yükümlülüklerini etkin biçimde denetleyecek idari kapasitenin geliştirilmesi gerekir.
  • Yargı boyutu: İklim Kanunu hükümleri, ilerleyen yıllarda idari yargı ve hatta Anayasa Mahkemesi önüne gelecek davalara konu olacaktır.

Sonuç ve Değerlendirme

İklim Kanunu m. 3, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde hukuki temel oluşturan bir madde olup, çevre hukukunun geleceğini şekillendiren yönlendirici ilkeler içermektedir.

Özellikle iklim adaleti, ihtiyatlılık ve adil geçiş ilkeleri, yalnızca çevre koruması değil; aynı zamanda sosyal devlet anlayışının da gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Kamu kurumları, özel sektör ve bireyler, bu ilkeleri gözeterek hareket etmekle yükümlüdür.

Gerek şirketlerin uyum süreçleri gerekse bireylerin yükümlülükleri açısından hukuki danışmanlık önem kazanmaktadır. Bu noktada avukatların rolü, yalnızca uyuşmazlık çözümü değil, aynı zamanda önleyici hukuk hizmetleri sunarak iklim hukuku alanında rehberlik etmektir.

Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri ile iç hukuk arasında köprü kuran İklim Kanunu m. 3, ilerleyen dönemde yargı kararları, ikincil mevzuat ve ulusal stratejilerle daha somut hale gelecek; hukukçular, akademisyenler ve uygulayıcılar için zengin bir tartışma zemini sağlayacaktır.

author avatar
Kübra YILDIZ ÇOLAK