info@kubrayildiz.av.tr
Öksüzler Sok. No:37 Hamamönü / ANKARA

Hukuk Muhakemeleri KanunuHMK 145 Kapsamında Sonradan Delil Gösterme

4 Mart 2025

HMK MADDE 145 (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.

GİRİŞ

Türk Hukukunda Sonradan Delil Gösterilmesi başlıklı HMK m. 145, davada tarafların delil sunma sürelerine riayet etmesi gerektiğini vurgulayan bir düzenlemedir. Ancak belirli şartlar altında, mahkeme takdiriyle süresi geçtikten sonra delil sunulmasına izin verilebilir.

Madde 145’in İncelenmesi

  1. Kural: Süresinde Delil Gösterme Zorunluluğu

    • Taraflar, kanunen belirlenmiş süreler içinde delillerini mahkemeye sunmalıdır.
    • Bu süre geçtikten sonra delil sunulması kural olarak yasaktır.
  2. İstisna: Sonradan Delil Sunulmasına İzin Verilen Haller
    Aşağıdaki iki durumda mahkeme, süresinden sonra delil sunulmasına izin verebilir:

    • Yargılamayı geciktirme amacı taşımaması:
      • Tarafın, kötü niyetli olarak davayı uzatmak için delil sunma süresini ihlal etmesi halinde mahkeme delilin sunulmasına izin vermez.
    • Süresinde sunulamaması tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa:
      • Eğer tarafın kusuru olmaksızın, makul bir nedenle delil zamanında sunulamamışsa, mahkeme takdir yetkisini kullanarak delilin kabulüne karar verebilir.

Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Mahkemenin Takdir Yetkisi:
    Mahkeme, gecikmiş delilin sunulmasına izin verip vermeyeceğini takdir yetkisiyle değerlendirir.
  • İspat Yükü:
    Süresinde delil sunamayan taraf, bunun kendi kusurundan kaynaklanmadığını ispat etmek zorundadır.
  • Hakkaniyet İlkesi:
    Mahkemeler, hem usuli kazanılmış hakları korumak hem de hakkaniyet gereği gecikmiş delilleri değerlendirmek konusunda hassas bir denge gözetmelidir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/17143 E. – 2019/6302 K. Sayılı Kararı

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı kurum, davalının sahibi ve mesul müdürü olduğu … Eczanesine ait reçetelerin incelendiğini ve… tarafından 1 sayılı rapor düzenlendiğini, bu rapor çerçevesinde 2007 yılı Eczane Sözleşmesinin 6.3.19 maddesine konu 289.774,91-TL cezai şart tutarının ve 29.004,22-TL reçete bedeli toplamı 318.779,13-TL borç hesaplandığını, kurum alacağının 136.458,64-TL’sinin eczane alacaklarından mahsup edilerek tahsil edildiğini ve geriye 182.320,49-TL tutarında bakiye borç kaldığını, alacağın tahsili hususunda davalının beyan ettiği adrese 19.02.2008 tarihinde uyarı mektubu gönderildiğini, ancak eczaneye ulaştırılamadığını, davalı ile yapılan sözleşmenin 6. maddesinde sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan ihtilaflarda yetkili mahkemenin … Mahkemeleri olarak kararlaştırıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 182.320,49-TL cezai şart alacağının 19.02.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 106.040,22-TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davacının temyizi yönünden; Dava, taraflar arasında imzalanan protokole aykırılık nedeni ile uygulanan cezai işlem ile kuruma fatura edilen reçete bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. Hükme esas alınan 12.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda, protokol hükümleri ve dosya içerisindeki bilgiler değerlendirildiğinde; davalının 2007 protokolünün 6.3.19. maddesi hükmünü ihlal ettiği, davacının dosya içeriği itibariyle davalıdan 106.040,22-TL alacağı bulunduğu, sigortalılar …ve…’ya ait reçetelerde usulsüzlük bulunup bulunmadığının tespit edilebilmesi için adı geçen hastalara ait dava konusu reçeteler ile 12.10.2006 tarihinden sonraki döneme ilişkin kurum kayıtlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiş; davacı kurum vekili tarafından 03.07.2015 tarihli dilekçe ekinde bilirkişilerin incelenmesinin gerekli olduğunu bildirdiği belgeler ibraz edilerek ek rapor alınması talep edilmiş; mahkemece, davacıya 12.02.2015 tarihli celsede HMK’nun 140/5 maddesi uyarınca süre verildiği, süresi içerisinde bilirkişi raporundan sonra sunulan belgelerin ibraz edilmediği gerekçesiyle davacı tarafın rapordan sonra sunduğu belgeler uyarınca ek rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
HMK 145. maddesinde; “Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” düzenlemesi yer almakta olup davacı vekili tarafından 03.07.2015 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgeler yeni delil niteliğinde olmadığından anılan yasa hükmüne aykırılık içermemektedir. Davacı tarafça, hükme esas alınan raporda incelenmesine gerek duyulduğu belirtilen belgeler ibraz edilmiştir. O halde mahkemece, bilirkişi heyetinden 12.05.2015 tarihli raporda eksik olduğu belirtilen hususlar da değerlendirilmek suretiyle Mahkeme, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli ek rapor alınarak hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bent gereğince davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kararın HMK 145 Açısından Değerlendirilmesi

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bu kararında, HMK 145 hükmünün uygulanmasına dair önemli bir değerlendirme yapılmıştır. Öncelikle, kararda mahkemenin, bilirkişi raporunda incelenmesi gerektiği belirtilen belgelerle ilgili olarak ek rapor alınması talebini reddetmesi eleştirilmiştir. Bu ret kararına gerekçe olarak HMK 140/5 kapsamında daha önce verilen sürede belgelerin sunulmaması gösterilmiştir. Ancak Yargıtay, bu yaklaşımı HMK 145’e aykırı bulmuştur.

HMK 145 ile Karşılaştırmalı Analiz

HMK 145 maddesi şu iki temel istisnayı düzenler:

  1. Delilin sonradan sunulması yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa,
  2. Delilin süresinde sunulamaması tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme sonradan sunulmasına izin verebilir.

Bu karar özelinde:

  • Davacı vekili tarafından 03.07.2015 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgeler, yeni delil niteliğinde değil, daha önce mahkemenin dikkate almadığı ve bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiği belirtilen belgelerdir.
  • Bu belgeler, davacı tarafın kusurundan kaynaklanmaksızın süresinde sunulamamış olabilir veya zaten önceden dosyada mevcut olup eksik değerlendirilmiş olabilir.
  • Dolayısıyla HMK 145 çerçevesinde bu belgelerin dikkate alınması ve ek rapor alınarak incelenmesi gerekirdi.

Yargıtay, mahkemenin HMK 145’in sağladığı esneklikten faydalanmadan kesin bir ret kararı vermesini usul ve yasaya aykırı bulmuş ve mahkeme kararını bozmuştur.

Sonuç

Bu karar, HMK 145’in somut olayda nasıl uygulanması gerektiğine dair önemli bir içtihat niteliğindedir. Yargıtay, “sonradan sunulan delillerin yeni delil olup olmadığı” ve “süresinde sunulamamasının tarafın kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı” hususlarını somut olayın koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Mahkemelerin bu maddede yer alan istisnaları dikkate alarak, hakkaniyete ve yargılamanın menfaatine uygun bir karar vermesi gerektiği ortaya konmuştur.