HMK MADDE 187 İspatın Konusu
(1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.
(2) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.
Giriş
Hukuk yargılamalarında, adil bir karar verilebilmesi için öncelikle hangi hususların ispat edilmesi gerektiği açık şekilde belirlenmelidir. Bu bağlamda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187. maddesi, ispatın konusunu oluşturan vakıaları tanımlayarak, hangi olayların delillerle desteklenmesi gerektiğini ortaya koyar. Kanun, yalnızca taraflar arasında çekişmeli olan ve uyuşmazlığın çözümüne etkisi bulunan vakıaların ispatı gerektiğini açıkça belirtmektedir.
Bu düzenleme, yargılama sürecinde hem mahkemeye hem de taraflara yol gösterici niteliktedir. Özellikle yargının etkin işlemesi, gereksiz delil değerlendirmelerinden kaçınılması ve sürecin sadeleştirilmesi açısından büyük önem taşır.
İspatın Konusu Olarak Çekişmeli Vakıa
Çekişmeli Vakıanın Tanımı
HMK 187’nin birinci fıkrası, ispatın konusunu açık şekilde tarif eder: “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.”
Buradan hareketle, çekişmeli vakıa şu iki temel özelliği taşımalıdır:
-
Taraflar arasında ihtilaf bulunmalıdır. Bir vakıanın davacı tarafından ileri sürülmesine rağmen davalı tarafından kabul edilmemesi ya da inkâr edilmesi gerekir.
-
Uyuşmazlığın çözümüne doğrudan etkisi bulunmalıdır. Yani, o vakıanın varlığı ya da yokluğu, mahkemenin vereceği hükmün yönünü değiştirmelidir.
Örneğin bir kira alacağı davasında, kiralananın teslim edildiği tarih, kiranın ödenip ödenmediği veya kira bedelinin miktarı gibi hususlar çekişmeli vakıa niteliğindedir. Mahkeme bu tür iddiaların doğru olup olmadığını delillerle belirlemek zorundadır.
Taraf İddia ve Savunmalarının Rolü
Yargılamada tarafların sunduğu iddialar ve bunlara karşı yapılan savunmalar, hangi vakıaların çekişmeli olduğunu ortaya çıkarır. Mahkeme, yalnızca bu çekişmeli alanlara odaklanarak delil toplamaya yönelir. Aksi takdirde, hem yargılamanın süresi uzar hem de ispat faaliyeti karmaşık hale gelir.
Bu nedenle, dava dilekçesi ve cevap dilekçesi aşamalarında, taraflar iddialarını açık şekilde ortaya koymalı ve karşı taraf bu iddiaları kabul edip etmediğini net şekilde beyan etmelidir. Bu hem yargılamanın sağlıklı işlemesini sağlar hem de ispat yükünün doğru belirlenmesine yardımcı olur.
İspat Edilmeye Gerek Olmayan Vakıalar
Herkesçe Bilinen Vakıalar
HMK 187/2’ye göre, herkesçe bilinen vakıalar çekişmeli sayılmaz ve bu nedenle ispatlanmaları gerekmez. Bu tür vakıalar, toplumun genel bilgisinin bir parçası olan ve herhangi bir ispat faaliyeti gerektirmeyen olgulardır.
Örneğin:
-
Türkiye’nin başkentinin Ankara olduğu,
-
Güneşin doğudan doğup batıdan battığı,
-
Resmi tatil günlerinin takvimi,
gibi genel bilgiler herkesçe bilinen vakıa kapsamında değerlendirilir. Mahkeme bu bilgileri re’sen dikkate alır.
İkrar Edilen Vakıalar
Taraflardan birinin, karşı tarafın ileri sürdüğü bir vakıayı açıkça kabul etmesi durumunda, bu vakıa artık çekişmeli olmaktan çıkar. İkrar edilmiş vakıaların ispatına gerek yoktur.
Örneğin, davalı, davacının belirttiği borcu açıkça kabul ederse, artık borcun varlığı ispatlanmak zorunda değildir. Bu, hem yargılama sürecini kısaltır hem de gereksiz delil sunumlarını ortadan kaldırır.
Delil Sunma Yükümlülüğü ve Stratejik Önemi
İspatın konusu belirlenirken, taraflar iddialarını desteklemek amacıyla delil sunmakla yükümlüdür. Hangi tarafın delil sunması gerektiği, esas olarak ispat yükü kurallarına göre belirlenir. Genel ilkeye göre, bir vakıayı ileri süren taraf, o vakıanın doğruluğunu ispatla yükümlüdür.
Örneğin, bir iş kazası davasında, davacı işçinin kaza anında çalıştığını ve işverenin kusurlu olduğunu ispatlaması gerekir. Davalı işveren ise, gerekli iş güvenliği önlemlerini aldığını ispat etmekle yükümlüdür.
Bu süreçte, delillerin etkili sunumu ve doğru vakıalara odaklanılması, yargılamanın kaderini doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle bir avukatın, müvekkili adına yürüttüğü yargılamada hangi vakıaların ispatlanması gerektiğini dikkatle analiz etmesi gerekir.
İspatın Konusunun Belirlenmesinde Mahkemenin Rolü
Mahkeme, çekişmeli vakıaları belirlerken yalnızca taraf beyanlarını değil, aynı zamanda iddia ve savunmaların kapsamını da dikkate alır. Bazı durumlarda taraflar, istemeden de olsa bir vakıayı kabul etmiş olabilirler. Bu gibi durumlarda hâkim, tarafların söz konusu vakıaya itiraz edip etmediğini dikkatlice değerlendirir.
Öte yandan, hâkim, tarafların hukuki nitelendirme hatası yapması durumunda bu hataya bağlı kalmaksızın, olayları re’sen değerlendirebilir. Ancak, vakıaların ispatı bakımından taraflarca ileri sürülen olgular esas alınır. Yani hâkim, kendiliğinden yeni bir vakıa ortaya koyup ispatı için delil isteyemez.
İspatın Konusunun Belirlenmesinde Hataların Sonuçları
Taraflar, özellikle dava dilekçelerinde ve cevaplarında eksik, belirsiz ya da çelişkili ifadeler kullanırlarsa, hangi vakıaların çekişmeli olduğunun belirlenmesi zorlaşır. Bu durum, yargılamanın hem gecikmesine hem de mahkemenin yanlış yönlendirilmesine neden olabilir.
Ayrıca, delillerin geç sunulması veya gereksiz konulara delil gösterilmesi, mahkemede olumsuz bir izlenim bırakabilir. Bu tür usul hataları, davayı kaybetmeye kadar varabilecek ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden, dava dilekçesinin hazırlanmasından itibaren, hangi vakıaların ispatlanacağına dair açık bir strateji izlenmesi şarttır.
İspatın Konusu ile İlgili Kararların Temyiz Denetimi
Yargıtay kararlarında da HMK 187’nin uygulamasına büyük önem verilmektedir. Yüksek Mahkeme, çekişmeli olmayan vakıaların ispatına gerek olmadığına ve ikrar edilen vakıaların kabul edilmesi gerektiğine dair çok sayıda karar vermiştir. Aksi bir uygulama, bozma sebebi olabilmektedir.
Bu bağlamda, ispatın konusunun yanlış belirlenmesi, yalnızca ilk derece mahkemesi için değil, istinaf ve temyiz süreçlerinde de önemli sonuçlar doğurur. Bu nedenle, dosya içerisindeki her iddia ve savunmanın titizlikle incelenmesi gerekir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 23.01.2013 T., 2012/21141 E., 2013/1223 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, davalıyı …. Aile Mahkemesinin 2009/598 Esas sayılı nafaka davasında ve alacağın tahsili için yürüttüğü …. Icra Müdürlüğünün 2010/67 Esas sayılı dosyasında vekil olarak temsil ettiğini,fakat davalının kendisini haksız azlettiğini ve vekalet ücretini ödemediği gibi yaptığı takibe de haksız itiraz ettiğini belirterek, vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, …. Aile Mahkemesinin 2009/598 Esas sayılı nafaka davasında ve …. İcra Müdürlüğünün 2010/67 Esas sayılı dosyasında davalıyı vekil olarak temsil ettiğini iddia etmiş ve dava dilekçesinde …. İcra Müdürlüğünün 2010/3396 Esas sayılı dosyası ile yine Aksaray 2. İcra Müdürlüğünün 2010/67 Esas sayılı dosyalarını delil olarak göstermiş, 23/09/2011 tarihli duruşmada ise başkaca bir delil bildirmeyeceğini beyan etmiştir.Davalı ise duruşmalara katılmadığı gibi cevap dilekçesi de vermemiştir. Mahkeme ise 6100 Sayılı HMK’nun 194. Maddesi gereğince, davacının dava açarken dayandığı vakaları hangi delillerle ispat edeceğini belirtmek zorunda olduğunu ve davacının iddiada bulunurken vakıaların delillerini ortaya koymadan dava dilekçesi verdiği gerekçesi ile ispatlanamayan davanın reddine karar vermiştir.
TMK.’nun 6. maddesi ve HMK.’187 maddesi vd. hükümleri gereğince, öncelikle davacının iddiasını kanıtlaması gerekir. Somut olayda davacı delil olarak dayandığı icra dosyaları ile davalının vekili olarak…. Aile Mahkemesinin 2009/598 Esas sayılı nafaka davasında ve …. İcra Müdürlüğünün 2010/67 Esas sayılı dosyasında davalıyı vekil olarak temsil ettiği hususunu ispat etmiş olup mahkemece; işin esasına girilip tüm deliller değerlendirildikten sonra davacının vekalet ücreti alacağı olup olmadığı hususunu değerlendirip, gerekirse resen bilirkişiden rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
HMK m. 187 Açısından Karar İncelemesi
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187. maddesi, ispat hakkı, ispat yükü ve delillerin değerlendirilmesine ilişkin temel çerçeveyi belirlemektedir. Maddenin temel amacı, tarafların iddia ettikleri vakıaları hangi delillerle ispatlayacaklarını dava dilekçesi veya cevap dilekçesi ile birlikte açıkça belirtmelerini zorunlu tutmaktır. Bu kural, ispat faaliyetiyle yargılamanın sağlıklı yürütülmesini teminat altına alır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bu kararında, HMK m. 187 bakımından tartışmalı olan konu, mahkemenin davacının dava dilekçesindeki delilleri yeterli görmeyip davayı doğrudan reddetmesi olmuştur.
Somut Olayda Olanlar
-
Davacı avukat, davalıyı aile mahkemesindeki bir nafaka davasında ve icra takibinde vekil sıfatıyla temsil ettiğini, bu süreçte haksız azledildiğini ve vekalet ücretinin ödenmediğini belirterek, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur.
-
Davacı, dayandığı vakıalara delil olarak ilgili icra dosyalarını göstermiştir.
-
Duruşmada başka bir delil sunmayacağını beyan etmiştir.
-
Davalı taraf ise duruşmaya katılmamış ve cevap dilekçesi vermemiştir.
-
Mahkeme, davacının delil göstermediği gerekçesiyle davayı HMK m. 194 uyarınca ispatlanamayan dava olarak değerlendirip reddetmiştir.
Yargıtay’ın HMK m. 187 Yönünden Tespiti
Yargıtay, davacının delil olarak icra dosyalarını gösterdiğini, bu dosyalar üzerinden davacının vekil olarak görev yaptığının sabit olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin, sadece delil sunulmadığı gerekçesiyle davayı reddetmesini usule aykırı bulmuştur.
Yargıtay’a göre mahkeme, gösterilen delilleri değerlendirmeden ve işin esasına girip vekalet ücretinin gerçekten doğup doğmadığını araştırmadan karar vererek HMK m. 187’nin ruhuna ve sistematiğine aykırı davranmıştır.
Bu bağlamda, HMK m. 187 kapsamında yapılması gereken şey:
-
Tarafın dayandığı vakıaları hangi delillerle ispat edeceğini dava dilekçesinde belirtmesi,
-
Mahkemenin bu delilleri değerlendirmesi ve gerekli görürse re’sen bilirkişi incelemesi yaptırarak sonuca gitmesidir.
Değerlendirme
Bu karar, ispat faaliyeti ile delillerin etkin kullanımı arasındaki ilişkinin yanlış yorumlanması hâlinde, usul ekonomisinin zedeleneceğini ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceğini açıkça göstermektedir. Taraf, somut delil göstermişse (burada icra dosyaları), mahkeme o delillerle yetinmeyip iddianın esasını değerlendirmelidir.
Karar, HMK m. 187 kapsamında ispat faaliyetinin mahkeme tarafından şekli olarak değil, maddi anlamda ciddiyetle yürütülmesi gerektiğini vurgulayan önemli bir içtihattır. Mahkeme, sadece delil sunulup sunulmadığına bakarak değil, sunulan delillerin ispat gücünü değerlendirerek hüküm kurmalıdır. Aksi hâlde, adil yargılanma hakkı ve hukuk devleti ilkesi zedelenmiş olur.
Sonuç
HMK 187, ispat faaliyeti açısından bir süzgeç işlevi görerek, yalnızca çekişmeli ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olan vakıaların ispatlanmasını zorunlu kılar. Herkesçe bilinen ve ikrar edilen vakıalar ise ispat dışı tutulur. Bu yaklaşım, hem yargılama sürecini hızlandırır hem de tarafları gereksiz delil yığınlarından kurtarır.
Tarafların, özellikle dava sürecinin başında hangi vakıaların ispat edilmesi gerektiğini net şekilde ortaya koymaları, yargılamanın verimli işlemesi açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, hukuki temsil yetkisini kullanan profesyonellerin, süreci dikkatle yönetmeleri gerekir. HMK 187, gerek teorik gerek pratik düzeyde yargılamanın yönünü belirleyen temel düzenlemelerden biridir.