Konkordato HukukuKonkordato Kesin Mühlet: Hukuki Niteliği, Şartları ve Sonuçları

13 Aralık 2025

Giriş

Konkordato süreci; geçici mühlet, kesin mühlet, alacaklılar toplantısı ve tasdik yargılaması gibi birbirini takip eden aşamalardan oluşmaktadır. Bu aşamalar arasında kesin mühlet, konkordatonun kaderini belirleyen en kritik dönem olarak öne çıkmaktadır. Zira kesin mühlet, mahkemenin konkordatonun başarıya ulaşabileceğine dair ilk ciddi kanaati oluşturduğu; borçlunun malvarlığının korunduğu; alacaklıların bireysel takip haklarının kolektif disiplin altına alındığı ve konkordato projesinin somutlaştırıldığı aşamadır.

Kesin mühletin önemi yalnızca süre bakımından geçici mühletin devamı olmasından kaynaklanmamaktadır. Bu dönemde borçlunun tasarruf yetkisi ciddi biçimde sınırlandırılmakta, komiserin rolü güçlenmekte ve alacaklılar bakımından kapsamlı bir takip yasağı uygulanmaktadır. Aynı zamanda sözleşmelerin akıbeti, faizlerin durumu, zamanaşımı sürelerinin işlemesi, takas imkânı ve rehinli alacakların konumu gibi birçok teknik mesele kesin mühlet rejimi içerisinde yeniden şekillenmektedir.

Bu çalışma, konkordato kesin mühletinin hukuki niteliğini, verilme şartlarını, süresini ve uzatılmasını; kesin mühletin borçlu, alacaklılar ve sözleşmeler bakımından doğurduğu sonuçları; kesin mühletin sona erme hâllerini ve bu kararlara karşı kanun yolu rejimini, İcra ve İflas Kanunu hükümleri ile doktrin ve yargı kararları ışığında incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, yalnızca normatif düzenlemelerle yetinilmeyerek, kesin mühletin uygulamadaki işlevi ve ortaya çıkardığı menfaat dengesi de değerlendirme konusu yapılacaktır.

Kesin Mühlet Kavramı ve Hukuki Niteliği

Kesin mühlet, konkordato sürecinde geçici mühletin ardından gelen ve konkordato talebinin ciddi ve uygulanabilir bulunduğu aşamayı ifade eder. İcra ve İflas Kanunu’nda açık bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, kesin mühlet; borçlunun belirli bir süre boyunca icra takiplerine karşı korunduğu, ancak bu korumanın sıkı bir denetim ve sınırlama rejimi ile dengelendiği hukuki statü olarak tanımlanabilir.

Kesin mühletin hukuki niteliği öğretide tartışmalı olmakla birlikte, ağırlıklı görüş bu kurumun karma nitelikte olduğu yönündedir. Bir yandan borçlunun malvarlığını koruyan ve ekonomik faaliyetini sürdürmesine imkân tanıyan koruyucu hükümler içerirken, diğer yandan alacaklıların bireysel takip haklarını sınırlandırarak kolektif bir tatmin rejimi öngörmektedir. Bu yönüyle kesin mühlet, klasik icra hukukundaki bireysellik ilkesinden sapmayı ifade eden istisnai bir düzenlemedir.

Kesin mühlet, borçlu bakımından mutlak bir serbesti sağlamaz. Aksine, borçlunun tasarruf yetkisi önemli ölçüde sınırlandırılmakta; borçlu, komiserin nezareti altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu durum, kesin mühletin yalnızca borçluyu koruyan bir “kalkan” değil, aynı zamanda borçlunun davranışlarını disipline eden bir “denetim mekanizması” olduğunu göstermektedir.

Alacaklılar bakımından ise kesin mühlet, bireysel icra yollarının geçici olarak kapatıldığı, alacaklıların menfaatlerinin konkordato projesi çerçevesinde topluca değerlendirildiği bir dönemdir. Bu dönemde alacaklılar, tek başına hareket etmek yerine konkordato sürecinin başarısına katkı sunacak kolektif bir pozisyona yönlendirilmektedir. Böylece, alacaklılar arasındaki eşitliğin (paritas creditorum) sağlanması amaçlanmaktadır.

Kesin mühletin hukuki niteliği, onu ne klasik anlamda bir dava şartı ne de salt bir koruma tedbiri olarak nitelendirmeye elverişlidir. Kesin mühlet, konkordato kurumunun merkezinde yer alan, geçici nitelikte ancak kapsamlı sonuçlar doğuran özel bir icra hukuku statüsüdür.

Kesin Mühlet Kararının Verilmesi, Şartları ve Süresi

Kesin mühlet kararı, konkordato sürecinde geçici mühletin ardından gelen ve mahkemenin konkordatonun başarıya ulaşabileceğine ilişkin ilk ciddi değerlendirmesini yansıtan karardır. Bu karar, geçici mühletin otomatik bir uzantısı olmayıp, konkordato talebinin esasına ilişkin yapılan yargısal denetimin sonucudur. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’na göre mahkeme, kesin mühlet hakkında kararını geçici mühlet süresi içerisinde vermekle yükümlüdür. Geçici mühlet sona erdikten sonra kesin mühlet kararı verilmesi mümkün değildir.

Kesin Mühlet Kararı Öncesi Usul

Kesin mühlet hakkında karar verilmeden önce mahkeme, borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu duruşma, konkordato sürecinde tarafların hukuki dinlenilme hakkının sağlanması bakımından zorunlu bir usul güvencesidir. Ayrıca, geçici komiserin duruşmadan önce yazılı bir rapor sunması gerekir. Komiser raporu, geçici mühlet süresi boyunca yapılan incelemelerin, borçlunun mali durumunun ve konkordato ön projesinin uygulanabilirliğinin değerlendirilmesini içerir.

Mahkeme, gerekli görmesi hâlinde geçici komiserin duruşmada hazır bulunmasını ve sözlü beyanını da alabilir. Komiserin bu aşamadaki rolü, teknik ve mali verileri mahkemeye sunarak, konkordatonun başarı ihtimali konusunda yargısal kanaatin oluşmasına katkı sağlamaktır. Bunun yanında, geçici mühlete itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebepleri de mahkeme tarafından dikkate alınır. Böylece kesin mühlet kararı, yalnızca borçlunun beyanlarına değil, tüm tarafların sunduğu bilgi ve belgelere dayalı olarak verilir.

“Başarıya Ulaşma İhtimali” Ölçütü

Kesin mühlet kararı verilebilmesi için aranan temel şart, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılmasıdır. Kanunda kullanılan bu ifade, öğretide ve uygulamada “yaklaşık ispat” ölçütü olarak yorumlanmaktadır. Mahkemenin bu aşamada konkordatonun kesin olarak başarılı olacağını tespit etmesi beklenmez. Zira borçlunun gelecekteki mali performansının ve piyasa koşullarının tam anlamıyla öngörülebilmesi mümkün değildir.

Bu nedenle mahkeme, borçlunun mali durumunun iyileşme potansiyelini, konkordato ön projesinin tutarlılığını, alacaklıların projeyi kabul etme ihtimalini ve komiser raporunda ortaya konulan teknik verileri bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirir. Konkordatonun açıkça başarısız olacağının anlaşılması hâlinde ise kesin mühlet kararı verilmez ve konkordato talebi reddedilir.

Kesin Mühletin Süresi ve Uzatılması

Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu süre, konkordato projesinin nihai hâline getirilmesi, alacaklılarla müzakerelerin yürütülmesi, alacaklılar toplantısının yapılması ve tasdik yargılamasına hazırlık yapılması için öngörülmüştür. Bir yıllık süre, konkordato sürecinin en yoğun ve belirleyici aşamasını oluşturur.

Ancak bazı durumlarda konkordato sürecinin karmaşıklığı, alacaklı sayısının fazlalığı veya borçlunun faaliyet alanının özellikleri nedeniyle bir yıllık sürenin yetersiz kalması mümkündür. Bu gibi güçlük arz eden özel durumlarda, komiserin gerekçeli raporu ve talebi üzerine kesin mühlet altı aya kadar uzatılabilir. Borçlu da uzatma talebinde bulunabilir; bu durumda komiserin görüşünün alınması zorunludur. Her iki hâlde de uzatma talebi, kesin mühlet süresi sona ermeden önce yapılmalıdır.

Uzatma kararı verilmeden önce, varsa alacaklılar kurulunun görüşünün alınması zorunludur. Bu düzenleme, kesin mühletin keyfî şekilde uzatılmasının önüne geçmeyi ve alacaklıların sürece etkin katılımını sağlamayı amaçlamaktadır.

Komiserin Görevinin Devamı

Kesin mühlet kararıyla birlikte mahkeme, kural olarak geçici komiserin veya komiser heyetinin görevine devam etmesine karar verir. Uygulamada, özel bir ihtiyaç veya komiserin tarafsızlığına ilişkin ciddi bir itiraz bulunmadıkça, geçici mühlet süresince görev yapan komiserle sürecin devam ettirilmesi tercih edilmektedir. Bu yaklaşım, sürecin sürekliliğini ve mali denetimin etkinliğini sağlamaktadır.

Kesin Mühlet Kararlarının İlânı, Bildirimi ve Usulî Sonuçları

Kesin mühletin verilmesine, süresinin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar, konkordato sürecinin aleniyetini ve hukuki güvenliğini sağlamak amacıyla ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir. İlân ve bildirim, kesin mühlet kararının kurucu unsuru olmamakla birlikte, kararın üçüncü kişiler bakımından ileri sürülebilmesi ve hukuki sonuçlarını doğurabilmesi açısından zorunlu bir usul unsurudur.

İlânın Amacı ve Hukuki Niteliği

Kesin mühlet kararının ilân edilmesinin temel amacı, konkordato sürecine dâhil olan veya olabilecek tüm alacaklıların ve üçüncü kişilerin, borçlunun hukuki statüsündeki değişiklikten haberdar edilmesini sağlamaktır. Bu sayede, borçlu hakkında icra takibi yapılmasının yasaklandığı, borçlunun tasarruf yetkisinin sınırlandığı ve konkordato sürecinin resmen yürürlükte olduğu hususu aleniyet kazanır.

İlân, kararın geçerlilik şartı değildir; ancak ilân edilmemiş bir kesin mühlet kararının üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi güçleşir. Özellikle iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması, takas yasağının uygulanmasında esas alınacak tarihin belirlenmesi ve mühlet öncesi–sonrası işlemlerin ayrımı bakımından ilân tarihi büyük önem taşır. Bu yönüyle ilân, kesin mühlet kararının etkinliğini sağlayan tamamlayıcı bir unsur olarak nitelendirilebilir.

İlânın Usulü ve Bildirim Yükümlülüğü

Kesin mühlet kararları, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve Basın İlan Kurumu aracılığıyla ilân edilir. Ayrıca karar, başta icra daireleri olmak üzere tapu müdürlüklerine, ticaret sicili müdürlüğüne ve gerekli görülen diğer kurumlara bildirilir. Bu bildirimler, konkordato sürecinin icra ve ticaret hayatı üzerindeki etkilerinin fiilen uygulanabilmesi açısından önemlidir.

Özellikle icra dairelerine yapılan bildirim, borçlu aleyhine yeni takip başlatılmasının önlenmesi ve devam eden takiplerin durdurulması bakımından zorunludur. Tapu ve ticaret sicili müdürlüklerine yapılan bildirimler ise borçlunun tasarruf yetkisine getirilen sınırlamaların üçüncü kişiler nezdinde dikkate alınmasını sağlar.

İlânın Zamanı ve Hukuki Sonuçları

Kesin mühlet kararının ilânı, konkordato sürecinde birçok hukuki sonucun başlangıç noktasını oluşturur. Özellikle takas yasağının uygulanmasında, geçici mühletin ilân tarihi esas alınmakla birlikte, kesin mühlet bu hukuki rejimin devamını sağlar. Aynı şekilde, alacaklıların konkordato sürecine ilişkin hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ilân tarihi önem taşır.

İlânın gecikmesi veya usulüne uygun yapılmaması, uygulamada tereddütlere ve uyuşmazlıklara yol açabilmektedir. Bu durum, özellikle mühlet içinde yapılan tasarruf işlemlerinin geçerliliği ve üçüncü kişilerin iyi niyet iddiaları bakımından önem arz eder. Bu nedenle mahkemelerin, kesin mühlet kararlarının ilânı ve bildirimine ilişkin yükümlülükleri titizlikle yerine getirmesi gerekir.

İlân Edilen Kararların Kapsamı

Kesin mühletin verilmesine ilişkin kararın yanı sıra, kesin mühletin uzatılması ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar da ilân edilir. Böylece, konkordato sürecinin hangi aşamada olduğu ve borçlunun hukuki statüsündeki değişiklikler aleniyet kazanır. Bu düzenleme, alacaklıların ve üçüncü kişilerin hukuki pozisyonlarını doğru şekilde belirleyebilmelerine imkân tanır.

Kesin Mühletin Sona Ermesi: Kaldırma, Konkordato Talebinin Reddi ve İflâs

Kesin mühlet, konkordato sürecinin geçici nitelikteki bir aşaması olup, belirli hâllerde sürenin dolması beklenmeksizin sona erebilir. Kesin mühletin sona ermesi, konkordato korumasının ortadan kalkması ve borçlunun genel icra hukuku rejimine geri dönmesi sonucunu doğurur. Bu nedenle kesin mühletin kaldırılmasına veya konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar, borçlu ve alacaklılar bakımından son derece ağır hukuki sonuçlar doğurmaktadır.

Borçlunun Mali Durumunun Düzelmesi Nedeniyle Kesin Mühletin Kaldırılması

Konkordato talebi ile amaçlanan mali iyileşmenin, kesin mühlet süresi sona ermeden önce gerçekleştiğinin anlaşılması hâlinde, konkordato korumasının devamı hukuki dayanağını yitirir. Bu durumda mahkeme, komiserin yazılı raporu üzerine resen kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine karar verir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, borçlunun mali durumundaki düzelmenin geçici değil, konkordato korumasına ihtiyaç bırakmayacak ölçüde kalıcı nitelikte olması gerektiğidir.

Mahkeme, bu yönde karar vermeden önce borçluyu, varsa konkordato talep eden alacaklıyı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder. Bu usul, konkordato sürecinin taraflarının hukuki dinlenilme hakkını güvence altına almayı amaçlamaktadır. Diğer alacaklıların duruşmaya çağrılması ise mahkemenin takdirine bırakılmıştır.

Borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması, konkordato kurumunun iyileştirici ve geçici karakterinin doğal bir sonucudur. Konkordato, borçlunun sürekli olarak koruma altında tutulmasını değil, mali dengenin yeniden sağlanmasına kadar geçici bir hukuki zırh oluşturulmasını hedefler. Bu amaç gerçekleştiğinde konkordato sürecinin sona erdirilmesi, alacaklı menfaatlerinin gereksiz yere sınırlandırılmasını önler.

Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi

Kesin mühlet sürecinde konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması hâlinde, mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine karar verir. Bu durum, özellikle borçlunun mali durumunun iyileşme potansiyelinin bulunmadığının komiser raporu ile ortaya konulması, konkordato projesinin uygulanabilirliğini yitirmesi veya alacaklıların projeyi kabul etme ihtimalinin ortadan kalkması hâllerinde gündeme gelir.

Bunun yanı sıra, borçlunun komiserin talimatlarına uymaması, tasarruf yetkisine ilişkin sınırlamaları ihlal etmesi veya alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiğinin anlaşılması da konkordato talebinin reddini gerektiren hâller arasında yer almaktadır. Bu tür davranışlar, konkordato kurumunun kötüye kullanılması anlamına gelir ve hukuk düzeni tarafından korunmaz.

İflâsa Tâbi Borçlular Bakımından İflâsın Açılması

Kesin mühletin sona ermesine ilişkin en ağır sonuç, iflâsa tâbi borçlular bakımından iflâsın açılmasıdır. İcra ve İflas Kanunu’na göre, iflâsa tâbi bir borçlu hakkında kesin mühlet verildikten sonra konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması, borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılmasının gerekli olması veya borçlunun alacaklıları zarara uğratıcı davranışlarda bulunması hâllerinde mahkeme, kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir.

Bu noktada önemli bir ayrım yapılmalıdır. Kanunda öngörülen bazı hâllerde, borçlunun borca batık olup olmadığına bakılmaksızın iflâs kararı verilmesi zorunludur. Dolayısıyla iflâs, her durumda borca batıklık şartına bağlanmamıştır. Bu düzenleme, konkordato sürecinin başarısız olması hâlinde borçlunun ekonomik faaliyetinin belirsizlik içinde sürdürülmesini engellemeyi ve alacaklıların menfaatlerini korumayı amaçlamaktadır.

İflâsa Tâbi Olmayan Borçlular Bakımından Sonuçlar

İflâsa tâbi olmayan borçlular bakımından ise kesin mühlet içinde konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması veya borçlunun konkordato yükümlülüklerine aykırı davranması hâllerinde, mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine karar verir. Bu durumda borçlu hakkında iflâs kararı verilmez; ancak konkordato koruması sona erer ve borçlu genel icra hukuku hükümlerine tabi hâle gelir.

Kesin Mühlet İlân ve Bildirim

Kesin mühletin kaldırılmasına, konkordato talebinin reddine ve iflâsın açılmasına ilişkin kararlar ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir. Bu ilân, konkordato sürecinin sona erdiğinin ve borçlunun hukuki statüsündeki değişikliğin üçüncü kişiler bakımından da hüküm ifade etmesini sağlar.

Kesin Mühletin Alacaklılar, Borçlu ve Sözleşmeler Bakımından Sonuçları

Kesin mühlet, konkordato sürecinin en yoğun hukuki sonuçlar doğuran aşamasıdır. Bu dönemde borçlu, alacaklılar ve borçlunun taraf olduğu sözleşmeler bakımından kapsamlı ve çok katmanlı bir hukuki rejim uygulanır. Bu rejimin temel amacı, borçlunun malvarlığını korurken alacaklılar arasında eşitliği sağlamak ve konkordato projesinin başarıya ulaşması için gerekli hukuki ortamı oluşturmaktır.

Alacaklılar Bakımından Sonuçlar

Kesin mühletin alacaklılar bakımından en belirgin sonucu, takip yasağıdır. Kesin mühlet içinde borçlu aleyhine hiçbir icra takibi yapılamaz ve daha önce başlatılmış olan takipler durur. Bu yasak, kamu alacakları dâhil olmak üzere genel bir nitelik taşımakta; böylece alacaklıların bireysel hareket ederek konkordato sürecini bozmalarının önüne geçilmektedir.

Takip yasağına rağmen borçlu aleyhine icra işlemi yapılması hâlinde, bu işlemler icra mahkemesi nezdinde süresiz şikâyet yoluyla iptal ettirilebilir. Mühlet verilmeden önce borçlunun malları haczedilmiş ve muhafaza altına alınmışsa, mahkeme muhafaza tedbirlerinin kaldırılmasına karar verebilir. Bu durumda haciz devam etmekle birlikte, borçlunun söz konusu malları işletme faaliyetleri kapsamında kullanabilmesine imkân tanınır.

Kesin mühlet içinde zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez. Bu düzenleme, alacaklıların konkordato sürecinde hak kaybına uğramalarını önlemeye yönelik dengeleyici bir mekanizma niteliğindedir. Faiz bakımından ise, tasdik edilen konkordato projesinde aksi kararlaştırılmadıkça, rehinle temin edilmemiş alacaklara kesin mühlet tarihinden itibaren faiz işlemesi durur. Rehinli alacaklar bakımından ise rehnin değeri üzerinden faizin devamı mümkündür.

Takas hakkı kural olarak korunmakla birlikte, alacaklılar arasındaki eşitliği bozacak veya konkordato projesinin zararına olacak takas işlemleri yasaklanmıştır. Özellikle borçlunun aciz hâlinde bulunduğunu bilerek yapılan ve menfaat sağlamaya yönelik takas işlemleri, mahkeme nezdinde açılacak itiraz davası ile geçersiz kılınabilir.

Borçlu Bakımından Sonuçlar

Kesin mühlet, borçluya sınırsız bir hareket serbestisi tanımaz. Aksine borçlu, komiserin nezareti altında faaliyetlerini sürdürür. Mahkeme, gerekli gördüğü hâllerde bazı işlemlerin geçerli olmasını komiserin iznine bağlayabilir veya borçlunun yerine komiserin işletmeyi yönetmesine karar verebilir.

Borçlu, kesin mühlet süresince mahkemenin izni olmaksızın rehin tesis edemez, kefil olamaz ve ivazsız tasarruflarda bulunamaz. Ayrıca taşınmazlarını, işletmenin devamı için önem arz eden taşınırlarını ve işletmenin devamlı tesisatını devredemez veya takyit edemez. Bu hükümlere aykırı olarak yapılan işlemler hükümsüzdür. Borçlunun bu sınırlamalara uymaması hâlinde mahkeme, tasarruf yetkisini tamamen kaldırabileceği gibi, konkordato talebinin reddine ve gerekli hâllerde iflâsın açılmasına da karar verebilir.

Borçlu, kesin mühlet süresince asliye ticaret mahkemesinin izni ve komiserin onayıyla yeni sözleşmeler akdedebilir. Komiser, bu sözleşmeleri borçlu ve alacaklıların menfaati bakımından değerlendirerek konkordato sürecine zarar vermeyeceği kanaatine varırsa onay verir. Komiserin bu onaylardan dolayı sözleşmenin karşı tarafına karşı şahsi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

Sözleşmeler Bakımından Sonuçlar

Kesin mühlet süresince borçlunun işletme faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerin kural olarak devamı esastır. Borçlunun konkordatoya başvurmuş olması, sözleşmeye aykırılık veya haklı fesih sebebi olarak ileri sürülemez. Sözleşmelerde yer alan ve konkordatoya başvurulması hâlinde sözleşmenin sona ereceğini veya borcun muaccel hâle geleceğini öngören hükümler bu süre zarfında uygulanmaz.

Bununla birlikte borçlu, konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen ve aşırı külfetli hâle gelen sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle feshedebilir. Bu fesihten doğan tazminat alacağı, konkordato projesine tabi adi alacak niteliği taşır. Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler ise saklıdır.

Kanun Yolları ve Genel Değerlendirme

Kesin mühletin verilmesine ve kesin mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Buna karşılık konkordato talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, borçlu veya konkordato talep eden alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulabilir. İflâs kararı verilmiş olması hâlinde ise istinaf ve temyiz yolları açıktır.

Sonuç

Kesin mühlet, konkordato sürecinin merkezinde yer alan ve borçlunun mali rehabilitasyonu ile alacaklıların kolektif menfaatini dengeleyen temel bir aşamadır. Bu dönemde uygulanan takip yasağı, tasarruf yetkisine getirilen sınırlamalar ve sözleşmelere ilişkin düzenlemeler, konkordatonun bir tasfiye aracı değil, bir iyileştirme mekanizması olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kesin mühlet rejiminin doğru anlaşılması ve titizlikle uygulanması, konkordato kurumunun etkinliği açısından vazgeçilmezdir.

Kaynakça

 

  • Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Sungurtekin Özkan, Meral / Özekes, Muhammet, İcra ve İflâs Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, Güncel Baskı, İstanbul.
  • Muşul, Timuçin, Konkordato Hukuku, Adalet Yayınevi, Güncel Baskı, Ankara.
  • Kuru, Baki, İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara.
  • Arslan, Ramazan / Yılmaz, Ejder / Taşpınar Ayvaz, Sema / Hanağası, Emre, İcra ve İflâs Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara.
  • Postacıoğlu, İlhan / Altay, Sümer, İcra Hukuku Esasları, Vedat Kitapçılık, İstanbul.
  • Özekes, Muhammet, “7101 Sayılı Kanun Sonrası Konkordato Kurumunun Genel Esasları”, Legal İcra ve İflâs Hukuku Dergisi.
  • Sungurtekin Özkan, Meral, “Konkordato Mühletinin Hukuki Sonuçları”, Prof. Dr. Baki Kuru’ya Armağan, İstanbul.
  • Atalay, Oğuz, “Konkordatoda Kesin Mühlet ve Alacaklı Hakları”, Bankacılar Dergisi.
  • Muşul, Timuçin, “Konkordato Sürecinde Komiserin Rolü ve Sorumluluğu”, İstanbul Barosu Dergisi.
author avatar
Kübra YILDIZ ÇOLAK