Türk Borçlar Kanunu Madde 5
Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.
Tazminat hukukunun temel amacı, zarar göreni zarara uğramamış gibi bir hale getirmektir. Buradaki hedef cezalandırma değil, dengelemedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi, hâkimin tazminatın miktarını ve ödeme biçimini belirlerken kullanacağı ölçütleri düzenler. Bu hüküm, tazminat hukukunun çerçevesini çizmekle birlikte, hâkime önemli bir takdir yetkisi de verir. Ancak bu yetki sınırsız değildir; kusurun ağırlığı, zararın türü, olayın koşulları ve hakkaniyet çerçevesinde kullanılmalıdır.
Maddenin Sistematikteki Yeri
Kanun koyucu tazminatın belirlenmesine ilişkin hükümleri, genel sorumluluk düzenlemelerinin içinde özel bir başlık altında toplamıştır. Böylece hâkimin, farklı tazminat türlerinde de aynı ilkelerle hareket etmesi amaçlanmıştır. Bu madde, gerek haksız fiil sorumluluğunda gerekse sözleşmeye aykırılıkta uygulanabilecek genel bir norm niteliğindedir.
Tazminatın Kapsamı
Maddenin en dikkat çekici yönü, hâkimin “durumun gereği”ni göz önüne alarak karar vermesini emretmesidir. Burada durumun gereği, olayın özelliklerini ve tarafların kişisel durumlarını kapsar. Zarar görenin ekonomik gücü, zararın kapsamı, failin davranış şekli ve kusurun yoğunluğu bu değerlendirmeye girer. Kusurun ağırlığı da ayrıca belirtilmiştir; zira ağır kusurlu davranışlarda tazminat tam olarak öngörülürken, hafif kusurlarda indirim yapılması mümkündür.
Hâkimin Takdir Yetkisi
Hakime tanınan takdir yetkisi, keyfî bir serbesti değildir. Belirlenen miktarın, zararın türüyle ve olayın özellikleriyle orantılı olması gerekir. Hakim, kararında hangi kriterlere dayanarak tazminatı belirlediğini açıkça gerekçelendirmek zorundadır. Aksi halde, kararın denetimi mümkün olmaz.
Kusurun Ağırlığı
Kusur, tazminat miktarının belirlenmesinde önemli bir ölçüttür. Özellikle hafif kusur hâllerinde hâkim, hakkaniyet gereği indirime gidebilir. Ancak bu indirimin, başka sebeplerle yapılacak indirimlerle üst üste bindirilmemesi gerekir. Aynı zararda hem kusurun hafifliği hem de sosyal durum gerekçesiyle tekrar indirim yapılması adalet duygusunu zedeleyebilir. Bu nedenle indirim, tek bir sebebe dayandırılarak ve ölçülü bir şekilde uygulanmalıdır.
Zararın Türü ve İspatı
Tazminata konu olan zarar bazen malvarlığına, bazen de bedensel bütünlüğe ilişkindir. Malvarlığı zararlarında fiilî kayıplar ve yoksun kalınan kazançlar ayrı ayrı dikkate alınır. Zararın tam olarak ispatlanamadığı hâllerde hâkim, olayların olağan akışını ve mevcut verileri değerlendirerek yaklaşık bir belirleme yapabilir. Bedensel zararlar, çalışma gücü kaybı veya destekten yoksun kalma gibi hâllerde ise aktüeryal hesaplamalar yapılır; bu hesaplamalar hâkimin hakkaniyet değerlendirmesiyle birlikte anlam kazanır.
Zarar Görenin Davranışının Etkisi
Zarar görenin tutumu da tazminatın belirlenmesinde dikkate alınır. Zarar görenin zarara rıza göstermesi, zararı artırıcı veya azaltıcı davranışlarda bulunması hâkim tarafından değerlendirilir. Bu gibi durumlarda tazminat miktarında indirim yapılması mümkündür. Ancak zarara sebep olanın kusuru ve zarar görenin katkısı ayrı ayrı ele alınmalı, aynı gerekçeyle birden fazla indirim yapılmamalıdır.
Ekonomik Koşulların Rolü
Hâkim, tazminatı belirlerken ekonomik gerçekleri de göz önünde bulundurmalıdır. Enflasyon oranları, asgari ücret düzeyi, tarafların mesleki ve sosyal konumları, gelir düzeyleri gibi faktörler zararın adil biçimde hesaplanmasına katkı sağlar. Bu değerlendirme, tazminatın hem mağdurun yaşamını sürdürebilmesini hem de borçlunun ödeme gücünü dikkate alarak belirlenmesini amaçlar.
İrat Şeklinde Ödeme ve Güvence
Bazı zararlar, tek seferde yapılan bir ödeme ile giderilemez. Özellikle sürekli iş göremezlik, yaşam boyu bakım ihtiyacı veya düzenli gelir kaybı gibi durumlarda tazminatın belirli aralıklarla ödenmesi daha uygun olur. Bu tür hâllerde hâkim tazminata irat biçiminde hükmedebilir. Ancak geleceğe yönelik bu ödemelerin güvence altına alınması gerekir. Bu nedenle borçlunun, ödeme yükümlülüğünü teminatla desteklemesi şarttır. Uygulamada banka teminat mektupları, ipotek veya diğer mali güvenceler bu amaçla kullanılmaktadır. Böylece mağdurun gelecekteki hakları korunmuş olur.
Zararın İspatı ve Tahmini Belirleme
Zarar gören, zararın varlığını ve miktarını ortaya koymakla yükümlüdür. Ancak her zaman kesin rakamlarla ispat mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda hâkim, hayatın olağan akışı ve somut olgulara dayanarak zararı yaklaşık biçimde belirleyebilir. Bu, ispat yükünün tamamen ortadan kalkması değil, hâkimin hakkaniyete uygun bir tespit yapması anlamına gelir.
Kusurun Ağırlığının Etkisi
Tazminatın miktarı belirlenirken en önemli unsurlardan biri kusurun yoğunluğudur. Bilinçli bir şekilde zarar vermek, öngörülerek yapılan bir davranış veya ağır ihmal hâlleri tazminatın tam ödenmesini gerektirir. Buna karşılık hafif kusurlarda hâkim, zararın bir kısmını faile yükleyebilir ve indirime gidebilir. Ancak bu indirim, zarar görenin hakkını aşırı derecede zedelememelidir.
Ödeme Biçimi
Tazminatın her zaman toplu olarak ödenmesi gerekmez. Kanun, bazı hâllerde irat biçiminde ödemeye de imkân tanımaktadır. İrat, belirli dönemlerde yapılan düzenli ödemeler anlamına gelir. Özellikle bedensel zararlar, sürekli iş göremezlik veya destekten yoksun kalma hâllerinde irat yoluna gidilmesi adaletli bir çözüm sunar. Çünkü zarar süreklilik taşır ve toplu ödeme her zaman mağdurun zararını telafi edemez.
Güvence Yükümlülüğü
İrat biçiminde ödemeye karar verildiğinde borçlu, ilerideki ödemeleri garanti altına almak için güvence vermek zorundadır. Bu güvence, mağdurun gelecekteki haklarını korumaya yöneliktir. Uygulamada banka teminat mektubu, ipotek veya başka mali güvenceler bu amaçla kullanılabilir.
Hakkaniyet İlkesi
Madde 51’in ruhu, hakkaniyeti ön plana çıkarır. Hâkim, yalnızca matematiksel hesaplamalarla değil, sosyal ve ekonomik koşulları gözeterek karar vermelidir. Örneğin mağdurun geçim koşulları, olayın etkileri, tarafların mali durumu dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir dengeleme yapılır.
Bedensel Zararlar Açısından Uygulama
Bedensel zarar, tazminat hukukunun en karmaşık alanlarından biridir. Çalışma gücü kaybı, mesleki ilerlemenin engellenmesi, sürekli bakım giderleri ve yaşam kalitesindeki düşüş gibi unsurlar, tazminat miktarını belirlerken göz önünde tutulur. Bu tür davalarda hâkimin, aktüerya hesaplamalarıyla birlikte hakkaniyet ölçütlerini bir arada değerlendirmesi gerekir.
Manevi Tazminatla İlişki
Her ne kadar madde doğrudan manevi tazminatı düzenlemese de, hâkimin takdir yetkisi manevi tazminatın belirlenmesinde de yol gösterici olur. Kusurun yoğunluğu, zararın etkisi, tarafların kişisel ve sosyal özellikleri manevi tazminat miktarını doğrudan etkiler.
Uygulamadaki Önemi
Tazminatın belirlenmesi, çoğu davada en tartışmalı noktadır. Zararın hangi kalemlerden oluştuğu, kusurun nasıl değerlendirileceği, ödeme biçiminin ne olacağı ve indirimlerin nasıl uygulanacağı mahkemelerin sürekli tartıştığı konular arasındadır. Bu nedenle TBK m. 51, hem avukatlar hem de hâkimler açısından pratikte son derece kritik bir düzenlemedir.
TBK m. 51’e İlişkin Tartışmalar
Hâkimin Takdir Yetkisinin Sınırları
Kanun, hâkime tazminat miktarını belirleme konusunda geniş bir takdir alanı tanır. Ancak “durumun gereği” ve “kusurun ağırlığı” gibi soyut kavramlar, uygulamada belirsizlik yaratabilir. Bu durum, taraflar açısından öngörülebilirliği azaltmakta ve kararların farklı mahkemelerde farklı sonuçlara ulaşmasına yol açabilmektedir. Özellikle manevi tazminat davalarında bu belirsizlik daha da belirgin hâle gelmektedir.
İndirimlerin Çifte Uygulanması Sorunu
Tazminatın azaltılmasına ilişkin gerekçeler bir arada kullanıldığında, aynı zararda iki defa indirim yapılması riski doğmaktadır. Örneğin hem kusurun hafifliği gerekçesiyle indirime gidilmesi hem de zarar görenin davranışları nedeniyle ayrıca indirim yapılması, mağdurun zararının tam olarak karşılanmasını engelleyebilir. Bu nedenle indirimlerin aynı gerekçeyle tekrarlanmaması gerektiği savunulmaktadır.
Bedensel Zararların Hesaplanması
Bedensel zararlarda sürekli iş göremezlik, tedavi masrafları ve gelecekteki gelir kaybı gibi kalemler çoğu zaman teknik hesaplamalarla belirlenir. Ancak bu hesaplamalarda hangi yöntemlerin esas alınacağı ve geleceğe yönelik kayıpların ne ölçüde hesaba katılacağı tartışmalıdır. Ayrıca, karar verilene kadar geçen sürede enflasyon ve ekonomik koşulların değişmesi de tazminatın adil biçimde hesaplanmasını zorlaştırmaktadır.
Manevi Tazminatın Ölçütleri
Manevi tazminatın belirlenmesinde kullanılacak kriterler konusunda da görüş birliği yoktur. Failin kasıtlı mı yoksa taksirli mi hareket ettiği, zararın mağdur üzerindeki etkisi, olayın toplumsal yansıması gibi unsurlar farklı kararlarla değişik şekilde değerlendirilmektedir. Bunun yanında, manevi tazminat taleplerinde zarar miktarının baştan belirlenememesi nedeniyle “belirsiz alacak davası” açılıp açılamayacağı da tartışma konusudur.
Birden Fazla Sorumlu Olduğunda Kusur Dağılımı
Zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi hâlinde, kusurun ağırlığının her sorumlu için ayrı ayrı değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tartışmalıdır. Bazı görüşlere göre, hafif kusurlu olan kişinin de kendi kusur oranını ileri sürebilmesi gerekir; aksi hâlde savunma hakkı zedelenmiş olur. Ancak uygulamada bu ayrım her zaman net bir biçimde yapılmamaktadır.
“Durumun Gereği” Kriterinin İçeriği
Maddede yer alan “durumun gereği” ifadesinin kapsamı da tartışmalıdır. Failin ekonomik durumu, mağdurun sosyal koşulları, olayın meydana geldiği ortam ve tarafların ilişkisi bu kriter içinde sayılabilir mi? Hangi unsurlar tazminatı artırmak, hangileri azaltmak için dikkate alınmalıdır? Bu sorular, hem uygulamada hem de doktrinde tartışılmaya devam etmektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin Kararı (E. 2023/6675, K. 2023/11087)
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/162 D.İş-162 K.
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU İTİRAZ HAKEM HEYETİ
SAYISI : 2023/KIT- 287
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU UYUŞMAZLIK HAKEM HEYETİ
SAYISI : 2019/14468
Taraflar arasındaki sigorta tahkim yargılamasında İtiraz Hakem Heyetince verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İtiraz Hakem Heyeti kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortalı araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile gerçekleşen kazada davacının yaralandığını ve malul kaldığını açıklayıp 113.466,03 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sigortalının kusuru oranında ve teminat limiti ile; sınırlı sorumlu olduklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III. İTİRAZ HAKEM HEYETİ KARARI
İtiraz Hakem Heyetinin 21.02.2019 tarihli kararı ile; davalının itirazının kısmen kabulü ile Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 4. HD 11.11.2021 tarihli ve 2021/5393 Esas, 2021/8679 Karar sayılı kararı ile; hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, temerrüt tarihinin hatalı olduğu, vekalet ücretinin 1/5 oranında uygulanması gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İtiraz Hakem Heyetince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının itirazının kısmen kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne, 48.853,67 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; hesaplanan tazminattan öncelikle müterafik kusur indiriminin ondan sonra yapılan ödemenin indirilmesi gerektiğini belirterek İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe:
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davalı … tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) Poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı trafik kazası nedeni ile iş göremezlik tazminatı talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85, 87, 89, 90, 91 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51, 52, 54 üncü maddeleri, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30 uncu maddesi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları.
3. Değerlendirme
Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Tazminatın kapsamını belirleme biçimi ve tazminattan yapılacak indirimler ve sıralaması TBK’nin 51 ve 52 maddelerinde düzenlenmiştir.
TBK’nın 51 inci maddesine göre hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyecektir. Bu madde uyarınca hakim, öncelikle zarar gören kişinin/kişilerin maluliyet oranına, yaşına, bakiye ömrüne ve gelirine göre zararını tespit edecek ve bundan birlikte kusuruna isabet eden kısmı çıkaracaktır.
Daha sonra Karayolları Trafik Kanunu’nun 87 inci maddesi gereğince eğer yaralanan kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa gerek öğreti gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsendiği üzere TBK’nın 51 inci madde uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapacaktır.
Son olarak da zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise TBK’nın 52 nci maddesine göre, tazminatı indirebilecek veya tamamen kaldırabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.03.2012 2011/4-824 E., 2012/134 K.; Yine HGK 16.03.2016 Tarih 2014/1018 E., 2016/326 K.).
Yani, TBK’nın 51 ve 52 nci maddelerine göre nihai tazminatı belirlemedeki indirimler; 1-Trafik kazasının oluşumunda zarar görenin kusuru varsa (birlikte kusur) bu oranda indirim yapılması, 2-Hatır taşıması varsa TBK 51 ve KTK 87 nci maddeleri uyarınca indirim yapılması, 3-Zarar görenin olayın oluşumunda etkili olmamakla beraber zararın oluşumunda veya artmasında kusuru varsa (müterafik kusur) kalan tazminattan bu sebeple indirim yapılması biçiminde olmalıdır.
Zarar görenin birlikte kusuru, hatır ve müterafik kusur indirimleri yapıldıktan sonra sorumlular tarafından bir ödeme yapılmış ise ödenmesi gereken tazminattan en son bu ödemelerin mahsubu ve hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesi gerekir.
İlgili Kanun maddeleri incelendiğinde kusur, hatır ve müterafik kusur bir indirim sebebi olarak sayılmasına karşın zarar sorumlularınca yapılan ödemeler bir indirim nedeni olarak gösterilmemiştir. Kaldı ki ödemeler tazminatı belirlemede bir indirim sebebi olmayıp Yargıtay uygulamaları ile artık yerleşik … geldiği gibi borcu söndüren bir nitelik taşımaktadır (Hukuk Genel Kurulu 03.05.2017 Tarih 2017/2097 E., 2017/894 K.).
Somut olayda, İtiraz Hakem Heyetince hesaplanan tazminattan öncelikle davalı tarafından yapılan ödeme miktarı indirilmiş, ondan sonra çıkan sonuçtan müterafik kusur indirimi yapılmıştır.
Varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Şu halde; yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak, hesaplanan zarar bedelinden önce müterafik kusur indirimi yapılması ve sonrasında davalı tarafından yapılan ödemenin güncel değerinin düşülmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Değerlendirme bölümünde açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,
Dosyanın İtiraz Hakem Heyetine iletilmek üzere mahkemeye gönderilmesine
23.10.2023 gününde Başkan …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Borçlar kanunu haksız fiil tazminatını düzenlerken (T.B.K. 49 ve devamı maddeleri) zararın ispatı ve belirlenmesinin (50. md.) nasıl olacağını açıklamış, tam olarak ispat edilememesi halinde hakimin bu zararı belirleyeceğini öngörmüştür. Zarar belirlenirken bir takım veriler kullanılacaktır. (Türüne göre zararın kapsamı- gelir -kusur ödeme varsa vs.) Ayrıca haksız fiil sorumlusu tarafından ödemenin denkleştirici adalet gereği zarardan düşürülmesi gerekecektir. Bütün bu hesaplamalar (zararın belirlenmesi) H.M.K. 266 md. uyarınca genellikle bilirkişi marifetiyle olacaktır. Hakim önüne gelen zarardan somut olaya ve savunmaya göre (hatır taşıması) zararı artırıcı nedenler varsa (müterafik kusur) bununla ilgili bilgi ve belgeleri değerlendirip kendisi tazminatı belirleyecektir.
TBK. 51. md. başlığı “tazminat ve belirlenmesi” 52. maddesi ise “tazminatın indirilmesi” ile ilgilidir. Bu maddelerin gerekçelerine bakıldığında bizzat hakimin değerlendireceği konulardır. Zararın belirlenmesi sırasında T.B.K.- 51-52 (43-44) maddeleri uygulanarak bilirkişiden rapor alırsak hakimin takdirinde olan hususlarda bilirkişi raporuna değer vermiş oluruz. Bu husus tazminat hukuk eserlerinde de (M. Reşit Karahasan) incelenmiş, zarar ile tazminat arasındaki fark şu biçimde açıklanmıştır. “Borçlar hukukunda zarar ve tazminat kavramlarının ayrı ayrı yeri ve sonuçları vardır. Zarar, malvarlığındaki eksilmeyi, tazminat ise sorumluluğun kapsamını tespit eder. Bu nedenle tazminat zarar miktarına eşit olabileceği gibi, ondan eksik de olabilir. B.K 43-44 maddeleri ile getirilen düzenleme sorumlunun zararı ne ölçüde yükleneceğini belirlemek içindir. Bu nedenle davalı ödemesi de göz önünde tutularak zarar kesin olarak belirlendikten sonra B.K. 43-44 maddelerinin somut olay içinde tartışılması ve araştırılması gerekir. Şayet olay içinde belirtilen yasa hükümlerine uygun indirim sebeplerinin varlığı tespit edilirse tazminat, başka bir deyişle hükmedilecek miktar zarardan az olacaktır.” Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin ve 4. Hukuk Dairesinin önceki içtihatları bu yöndedir.
Somut olayda tazminat hesabında önce davalı tarafça yapılan ödeme tenzil edilip daha sonra müterafik kusur indirimi yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.
Olayın Özeti
Uyuşmazlık, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortalı aracın sebep olduğu trafik kazası nedeniyle davacının uğradığı bedensel zarardan kaynaklanmaktadır. Davacı, kaza sonucunda malul kaldığını belirterek maddi tazminat talep etmiştir. Dosya, Sigorta Tahkim Komisyonu aşamalarından geçtikten sonra Yargıtay incelemesine gelmiştir.
Hukuki Çerçeve
Tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümler Türk Borçlar Kanunu’nun 51 ve 52. maddelerinde düzenlenmiştir.
TBK m. 51: Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini durumun gereği ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
TBK m. 52 : Zarar görenin fiile rıza göstermesi, zarara katkısı veya zararı artırıcı davranışlarda bulunması hâlinde tazminat indirilebilir veya tamamen kaldırılabilir.
Bunlara ek olarak, Karayolları Trafik Kanunu m. 87’de düzenlenen hatır taşıması indirimine de uygulamada sıklıkla başvurulmaktadır.
Yargıtay’ın Tespitleri
Yargıtay, tazminat hesaplamasında indirimlerin sıralamasına özellikle dikkat çekmiştir. Karara göre:
- Öncelikle zarar görenin birlikte kusuru dikkate alınmalıdır.
- Hatır taşıması mevcutsa, bu nedenle ayrıca indirim yapılmalıdır.
- Zarar görenin müterafik kusuru varsa, tazminat bu sebeple yeniden indirime tabi tutulmalıdır.
- Tüm bu indirimlerden sonra, davalı tarafça daha önce yapılmış ödemeler nihai tazminattan mahsup edilmelidir.
Somut olayda İtiraz Hakem Heyeti, önce davalı tarafından yapılan ödemeyi tazminattan düşmüş, daha sonra müterafik kusur indirimi uygulamıştır. Yargıtay, bu sıralamanın TBK 51 ve 52’nin öngördüğü sisteme aykırı olduğunu belirtmiş ve kararın bozulmasına hükmetmiştir.
Karşı Oy Görüşü
Karara karşı oy kullanan üye ise farklı bir bakış açısı getirmiştir. Ona göre, önce davalı tarafından yapılan ödemenin düşülmesi ve ardından kusur indiriminin uygulanması da hukuka aykırı değildir. Bu görüş, tazminat hukukunda ödeme–indirim sıralamasının esnek yorumlanabileceğini savunan bir yaklaşımı temsil etmektedir.
Değerlendirme
Bu karar, tazminat hesaplamalarında indirim sebeplerinin sıralaması meselesine açıklık getirmesi açısından önemlidir. Yargıtay çoğunluğu, önce kusur ve diğer indirim sebeplerinin uygulanmasını, ardından ödemelerin düşülmesini sistematik bir zorunluluk olarak kabul etmiştir. Bu yaklaşım:
- Aynı zarara ilişkin hesaplamalarda yeknesaklık sağlar,
- Zarar görenin tazminat hakkını korur,
- Ödemeleri “indirim sebebi” değil, “borcu sona erdiren ifa” olarak nitelendirir.
Karşı oy ise, ödeme ve indirim sıralamasında farklı bir yoruma imkân tanıyarak esnekliği savunmaktadır. Bu tartışma, ileride Yargıtay daireleri ve Hukuk Genel Kurulu önüne tekrar gelebilecek nitelikte olup, tazminat hukukunda hâlen canlı bir mesele olduğunu göstermektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bu kararı, TBK m. 51 ve 52’nin uygulanışında hâkimin dikkat etmesi gereken usulü netleştirmektedir. Özellikle, indirim sebepleri ile borcu sona erdiren ödemelerin birbirinden ayrılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu içtihat, sigorta tahkim kararları ve trafik kazalarına ilişkin tazminat davalarında yol gösterici niteliktedir.
Sonuç
Türk Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi, tazminat hukukunda hakkaniyetin uygulanmasını sağlayan bir normdur. Hâkime geniş bir takdir alanı tanırken, bu yetkinin gerekçelendirilmesini de zorunlu kılar. Kusurun ağırlığı, zararın türü, tarafların durumu ve olayın koşulları birlikte değerlendirilerek adil bir tazminata hükmedilir. İrat yoluyla ödeme ve güvence yükümlülüğü de mağdurun geleceğini korumak için önemli araçlardır. Sonuçta bu düzenleme, zarar görenin menfaatlerini korurken, borçlunun da aşırı bir yük altına girmemesini hedefler.
