Türk Ceza KanunuTürk Ceza Kanunu m. 158: Nitelikli Dolandırıcılık

13 Eylül 2025

Yazı İçeriği

Türk Ceza Kanunu Madde 158 Kanun Metni

(1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l)(Ek: 24/11/2016-6763/14 md.)Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.[70]

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Giriş

Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesi, dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerini düzenlemektedir. 5237 sayılı Kanun’un 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte dolandırıcılığın toplumsal güvene etkisi dikkate alınmış ve özellikle belli durumlarda daha ağır yaptırımlara bağlanmıştır. Bu makalede maddenin kapsamı, fıkralara göre ayrımı, hukuki niteliği, unsurları, özellikleri, tarafların hak ve borçları, sona erme sebepleri ve Yargıtay uygulaması ele alınacaktır. Özellikle nitelikli dolandırıcılık suçunun modern toplumda artan bilişim ve finansal işlemlerle birlikte nasıl genişlediği de incelenecektir.

Bir avukatın dava stratejisini belirlerken bu maddeye özel önem vermesi, hem müvekkilini doğru yönlendirmesi hem de usul açısından doğru argümanlar geliştirmesi açısından hayati bir nitelik taşır.

Maddenin Fıkralara Göre İncelenmesi

TCK m. 158/1 – Nitelikli Dolandırıcılığın Özel Hallerine İlişkin Düzenleme

Bu fıkrada dolandırıcılık suçunun daha ağır cezayı gerektiren halleri bentler halinde sayılmıştır.

TCK m. 158/1-a) Dinî İnanç ve Duyguların İstismarı

Nitelikli dolandırıcılığın ilk bendi, kişilerin dinî inanç ve duygularının istismar edilmesi suretiyle işlenen dolandırıcılık fiillerini kapsamaktadır. Bu düzenlemenin temelinde, bireylerin en hassas ve mahrem alanlarından biri olan inanç dünyasının kötüye kullanılmasının, yalnızca bireysel malvarlığına değil aynı zamanda toplumsal barış ve güvene de zarar vereceği düşüncesi vardır.

Dolandırıcılık fiilinde fail, mağduru aldatmak için dinî kavramları, ibadetleri, kutsal değerleri veya dini otoriteye duyulan güveni kullanır. Örneğin, “sadaka, zekât, kurban parası topluyorum” diyerek kişileri kandırmak, sözde dini yatırımlar veya kutsal eşya satışları üzerinden menfaat elde etmek bu bent kapsamında değerlendirilebilir.

Bu suçun nitelikli kabul edilmesinin nedeni, dinin bireyler üzerindeki güçlü etkisiyle failin haksız menfaat sağlama ihtimalinin artması ve mağdurun savunmasız hale gelmesidir. Dolayısıyla, sıradan bir yalanla gerçekleştirilen dolandırıcılıktan farklı olarak, din duygusuna dayalı aldatma, cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren bir sebep sayılmıştır.

Yargıtay kararlarında da özellikle tarikat, cemaat veya dinî kimlik üzerinden para toplayarak haksız menfaat sağlayan eylemler bu bent kapsamında değerlendirilmiştir. Failin, mağdurun dini hassasiyetini araçsallaştırması yeterlidir; mağdurun gerçekten dindar olup olmaması, suçun oluşumu açısından önem taşımaz.

Kısaca, dinî inanç ve duyguların istismarı, dolandırıcılık suçunun en ağırlaştırıcı halleri arasında yer almakta ve hem bireysel hem toplumsal güvenin korunmasını hedeflemektedir.

TCK m. 158/1-b) Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanma

Bu bent, kişinin içinde bulunduğu zayıf, çaresiz veya savunmasız durumun istismar edilmesi suretiyle işlenen dolandırıcılık fiillerini kapsamaktadır. Buradaki temel nokta, mağdurun olağan koşullarda kolayca fark edebileceği veya sorgulayabileceği bir aldatma fiiline, zor şartlar altında bulunduğu için direnç gösterememesidir.

Tehlikeli Durumun Tanımı

Tehlikeli durum, mağdurun hayatı veya sağlığı bakımından acil bir tehlike altında bulunmasıdır. Örneğin, bir trafik kazası sonrasında yardım vaadiyle mağdurdan para almak ya da yangın anında “seni kurtaracağım” diyerek maddi menfaat sağlamak bu kapsamdadır. Fail, mağdurun korku ve panik duygusunu sömürerek haksız kazanç elde eder.

Zor Şartların Tanımı

Zor şartlar ise doğrudan hayatî bir tehlike içermese de mağdurun ekonomik, sosyal veya psikolojik olarak zorlayıcı koşullarda bulunmasıdır. Örneğin, işsiz bir kişiye yüksek gelir vaat ederek sahte yatırım teklifinde bulunmak, çaresiz bir göçmene “sana oturum izni alacağım” diyerek para almak bu bent kapsamında değerlendirilebilir.

Suçun Nitelikli Sayılmasının Nedeni

Bu bentte cezayı ağırlaştıran sebep, mağdurun içinde bulunduğu koşullar nedeniyle aldatmaya karşı savunmasız hale gelmesidir. Failin, bu tür durumları fırsata çevirmesi, sıradan bir dolandırıcılıktan çok daha ağır bir ahlaki kusur barındırdığı için kanun koyucu tarafından daha yüksek ceza öngörülmüştür.

Yargısal Uygulama

Yargıtay, kişinin zayıf ve savunmasız anında yapılan haksız menfaat teminini bu bent kapsamında değerlendirmekte; özellikle yaşlı, engelli, hasta veya ekonomik sıkıntı içerisindeki kişilere karşı işlenen fiillerde cezayı ağırlaştırıcı sebebin varlığına hükmetmektedir.

Sonuç olarak, bu bent mağdurun korunmaya en çok ihtiyaç duyduğu anda istismar edilmesini önlemek amacıyla düzenlenmiş ve toplumsal vicdanı zedeleyen fiillerin ağır cezalandırılmasını hedeflemiştir.

TCK m. 158/1-c) Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanma

Bu bent, mağdurun algılama gücündeki zayıflıktan faydalanılarak dolandırıcılık suçunun işlenmesini kapsamaktadır. Burada önemli olan nokta, mağdurun bilişsel veya psikolojik açıdan normal şartlarda olayları değerlendirme kapasitesine sahip olmaması veya mevcut şartlarda algılama yetisinin sınırlı olmasıdır.

Algılama Yeteneğinin Zayıflığı Nedir?

Algılama yeteneği; kişinin çevresinde meydana gelen olayları kavrama, değerlendirme ve bunlara uygun tepki verme kapasitesini ifade eder. Bu yeteneğin zayıflaması çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir:

  • Yaş küçüklüğü (çocukluk veya ileri yaş)

  • Zihinsel engel veya hastalık

  • Geçici sağlık sorunları (ilaç etkisi, baygınlık, alkol/uyuşturucu etkisi vb.)

  • Psikolojik baskı ve stres altında olma

Fail, bu zayıflığı fırsat bilerek mağdurun iradesini yönlendirir ve haksız menfaat sağlar.

Suçun Nitelikli Hâl Oluşmasının Nedeni

Kanun koyucu, toplumun korunmaya muhtaç bireylerinin savunmasız durumlarını istismar etmeyi ağırlaştırıcı neden olarak kabul etmiştir. Çünkü burada sadece malvarlığına yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda bireyin kişilik hakları ve onuru da zedelenmektedir.

Uygulama Örnekleri
  • Yaşlı ve zihinsel algısı zayıf bir kişiye sahte senet imzalatmak,

  • Çocuğa “seni annen gönderdi” diyerek eşyasını almak,

  • Hastanedeki baygın hastanın yakınlarından sahte sağlık masrafı adıyla para toplamak.

Bu tür fiillerde mağdurun irade açıklaması görünüşte serbest olsa da gerçekte algılama zayıflığı nedeniyle sağlıklı bir irade beyanı söz konusu değildir.

Yargıtay’ın Yaklaşımı

Yargıtay kararlarında özellikle yaşlılık, zihinsel engel ve çocukluk durumlarının algılama yeteneği zayıflığı kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Ayrıca, kısa süreli de olsa alkol veya ilaç etkisiyle bilinç bulanıklığı yaşayan kişilerin dolandırılması da bu bentte yer almaktadır.

Sonuç olarak, bu bent ile zihinsel veya psikolojik olarak savunmasız kişilerin korunması amaçlanmıştır. Failin, mağdurun algılama yeteneğindeki eksikliği kendi menfaati için kullanması, dolandırıcılık suçunu nitelikli hale getirmektedir.

TCK m. 158/1-d) Kamu Kurum ve Kuruluşlarının veya Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması

Bu bent, dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir.

Korunan Hukuki Değer

Burada yalnızca bireyin malvarlığı değil, aynı zamanda kamu kurumlarına ve tüzel kişiliklere duyulan güven korunmaktadır. Devletin veya toplum yararına çalışan tüzel kişiliklerin adı kullanıldığında mağdurun aldatılması kolaylaşmakta ve bu kurumlara olan toplumsal güven de zedelenmektedir.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da tüzel kişiliklerin adını, itibarını veya belgelerini kullanarak mağduru aldatır.

  • Sahte bir dernek makbuzu ile bağış toplamak,

  • Kamu kurumu adına sahte yardım kampanyası düzenlemek,

  • Bir siyasi partiye aitmiş gibi görünen formlar üzerinden para talep etmek.

Bu gibi eylemler, toplumda zaten yüksek düzeyde güven duyulan kurumların itibarını araçsallaştırdığı için cezayı ağırlaştırıcı neden sayılmıştır.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Herkes olabilir, özel bir sıfat aranmaz.

  • Mağdur: Çoğunlukla bireyler olmakla birlikte, dolaylı olarak adı kullanılan kamu kurumu veya tüzel kişilik de zarar gören konuma düşer.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay uygulamasında, kamu kurumlarının adıyla sahte evrak düzenlemek, sahte makbuzla para toplamak veya kamu kurumunun unvanını kullanarak sözde yardım kampanyaları yürütmek bu bent kapsamında değerlendirilmiştir. Kararlarda, kamu güveninin zedelenmesi özellikle vurgulanmaktadır.

TCK m. 158/1-e) Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık

Bu bent, dolandırıcılık suçunun doğrudan kamu kurum ve kuruluşlarının zararına işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemektedir. Burada kamu kurumunun ya da kamuya ait kaynakların haksız ve hukuka aykırı biçimde zarara uğratılması söz konusudur.

Korunan Hukuki Değer

Kamuya ait malvarlığının korunması ve devlete duyulan güven bu bent ile güvence altına alınmıştır. Kamu kurumları üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık yalnızca mağdur kurumu değil, aynı zamanda dolaylı olarak tüm toplumu zarara uğratmaktadır. Çünkü kamu kaynakları, toplumun ortak değerleridir.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, kamu kurumlarını aldatmak veya yanıltmak suretiyle menfaat temin eder. Örneğin:

  • Sahte belgelerle kamu kurumundan ihaleye katılmak veya haksız şekilde ihale kazanmak,

  • Usulsüz belgelerle kamu yardımı veya teşvik almak,

  • Vergi iadesi, destek kredisi veya sosyal yardım gibi kamuya ait ödemeleri hileli yollarla elde etmek.

Bu tür eylemler, doğrudan kamu kurumlarının malvarlığında kayba yol açtığı için nitelikli dolandırıcılık kabul edilir.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Herkes olabilir, özel bir sıfat aranmaz.

  • Mağdur: Doğrudan kamu kurumlarıdır; dolayısıyla dolaylı mağdur tüm toplumdur.

Cezanın Ağırlaştırılması

Kanun koyucu, kamu kurumlarına yönelik fiilleri toplumun ortak malvarlığına yönelen saldırı olarak değerlendirdiğinden, bu bentte cezanın alt sınırını dört yıl hapis olarak belirlemiştir. Ayrıca adlî para cezası da elde edilen menfaatin en az iki katı olmalıdır.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay, özellikle ihale yolsuzlukları, sahte vergi iadesi işlemleri ve haksız sosyal yardım temin etme gibi fiilleri bu bent kapsamında değerlendirmektedir. Kararlarda, kamu kurumlarının zararına gerçekleşen her türlü hileli menfaat temininin bu ağırlaştırıcı sebebi doğurduğu vurgulanmıştır.

TCK m. 158/1-f) Bilişim Sistemleri, Banka veya Kredi Kurumlarının Kullanılması

Bu bent, dolandırıcılık suçunun bilişim sistemleri, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesini kapsamaktadır. Dijitalleşmenin ve finansal sistemlerin yaygınlaşmasıyla birlikte en sık karşılaşılan nitelikli dolandırıcılık türlerinden biridir.

Korunan Hukuki Değer

Hem bireylerin malvarlığı hem de bilişim ve bankacılık sistemlerine duyulan güven korunmaktadır. Bankaların, kredi kurumlarının veya bilişim altyapılarının araç olarak kullanılması, toplumun ekonomik güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, bilişim sistemlerini ya da bankacılık/kredi altyapısını kullanarak mağduru aldatır ve menfaat sağlar. Örneğin:

  • Sahte internet siteleri (phishing) üzerinden kişisel banka bilgilerini ele geçirmek,

  • ATM cihazlarına düzenek yerleştirerek kart kopyalamak (skimming),

  • İnternet bankacılığı veya mobil uygulamalar üzerinden yetkisiz para transferi yapmak,

  • Kredi kurumlarına sahte belgeler sunarak kredi çıkarmak.

Bu yöntemlerde mağdur çoğu zaman doğrudan aldatıldığının farkına bile varmaz; hile, teknolojik araçlar üzerinden gerçekleşir.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Bilgi teknolojilerine erişim sağlayabilen herkes olabilir. Failin bilişim bilgisine sahip olması, suçun işlenmesini kolaylaştırır.

  • Mağdur: Çoğunlukla bireylerdir; ancak bankalar, kredi kurumları veya dijital platformlar da doğrudan mağdur olabilir.

Cezanın Ağırlaştırılması

Bu bentte kanun koyucu, suçu dijital sistemler üzerinden işlenmesi halinde daha ağır yaptırım öngörmüştür. Alt sınır dört yıl hapis cezasıdır ve ayrıca adli para cezası elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay, internet üzerinden sahte ilanlarla para toplama, banka kartı kopyalama, kredi kurumlarını sahte belgelerle yanıltma gibi fiilleri bu bent kapsamında değerlendirmektedir. Kararlarda özellikle, mağdurun banka veya bilişim sistemi aracılığıyla zarara uğramasının, nitelikli halin oluşması için yeterli olduğu vurgulanmaktadır.

TCK m. 158/1-g) Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanma

Bu bent, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Kitle iletişim araçlarının geniş etki gücü nedeniyle dolandırıcılık fiili daha çok kişiye ulaşabilmekte, mağdur sayısı artmakta ve suçun toplumsal tehlikeliliği yükselmektedir.

Korunan Hukuki Değer

Burada korunan değer yalnızca bireylerin malvarlığı değil, aynı zamanda kitle iletişim araçlarına duyulan güvendir. Basın ve yayın araçlarının, bilgilendirme ve kamuoyu oluşturma işlevi, kötüye kullanıldığında toplumsal güvenin sarsılmasına neden olur.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, basın ve yayın araçlarını kullanarak geniş kitlelere ulaşır ve mağdurları aldatır. Örneğin:

  • Televizyon veya radyo programlarında sahte kampanyalarla bağış toplamak,

  • Gazete ilanları aracılığıyla sahte yatırım imkânları sunmak,

  • İnternet haber sitelerinde veya sosyal medya hesaplarında sahte içeriklerle insanları kandırmak.

Burada önemli olan, iletişim aracının suçun işlenişinde kolaylaştırıcı unsur olmasıdır. Failin bizzat basın çalışanı olması gerekmez.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Herkes olabilir, özel bir sıfat aranmaz. Basın çalışanı veya medya sahibi olma şartı yoktur.

  • Mağdur: Dolandırıcılığa konu edilen bireylerdir. Ancak dolaylı olarak, basın ve yayın organlarına güvenen tüm toplum zarar gören konumundadır.

Cezanın Ağırlaştırılması

Kanun koyucu, basın ve yayın yoluyla işlenen dolandırıcılıkta cezayı ağırlaştırmıştır. Çünkü bu yöntemle çok sayıda mağdura aynı anda ulaşmak mümkündür. Bu durum suçun hem tehlike boyutunu hem de doğuracağı zararı büyütmektedir.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay kararlarında, televizyon ve radyo yoluyla yapılan sahte kampanyalar, internet üzerinden yayılan sahte reklam ve ilanlar bu bent kapsamında değerlendirilmiştir. Özellikle internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, sosyal medya üzerinden yapılan dolandırıcılıklar da bu kapsama alınmaktadır.

TCK m. 158/1-h) Tacir, Şirket Yöneticisi veya Kooperatif Yöneticisinin Faaliyeti Kapsamında

Bu bent, dolandırıcılık suçunun tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin ise kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Burada esas alınan nokta, faillerin ekonomik ve ticari hayatta kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmalarıdır.

Korunan Hukuki Değer

Korunan hukuki değer, hem bireylerin malvarlığı hem de ticari hayata ve ekonomik düzene duyulan güvendir. Tacir veya şirket yöneticisi sıfatıyla hareket eden kişiler, toplumsal yaşamda güven esasına dayalı olarak ticaret yaparlar. Bu güvenin istismarı, yalnızca bireysel mağdurları değil, ekonomik düzenin istikrarını da zedelemektedir.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, sahip olduğu ticari konumun sağladığı itibarı ve güveni kullanarak hileli eylemlerde bulunur. Örneğin:

  • Şirket yöneticisinin, sahte faturalarla yatırımcıları yanıltması,

  • Tacirin, ticari faaliyeti sırasında mevcut olmayan mal veya hizmet üzerinden para toplaması,

  • Kooperatif yöneticisinin, gerçekte olmayan projeler için üyelerden aidat toplaması.

Bu gibi fiillerde fail, temsil ettiği tüzel kişilik ya da ticari unvanı kullanarak mağduru daha kolay aldatır.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Tacir, şirket yöneticisi veya kooperatif yöneticisi olmalıdır. Dolayısıyla bu bent, failin sıfatına bağlıdır.

  • Mağdur: Ticari ilişkiye giren kişiler, kooperatif üyeleri veya yatırımcılardır. Ancak dolaylı olarak, ekonomik düzen ve piyasadaki güven de zarar görür.

Cezanın Ağırlaştırılması

Bu bentte, faillerin güvene dayalı pozisyonlarını kötüye kullanmaları nedeniyle cezalar ağırlaştırılmıştır. Çünkü ticari hayatta güven unsuru temel olup, bu güvenin sarsılması zincirleme ekonomik zararlara yol açabilir.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay kararlarında, özellikle kooperatif yöneticilerinin aidat ve ödeme toplama bahanesiyle üyeleri dolandırması ya da şirket yöneticilerinin sahte yatırım projeleri sunması bu bent kapsamında değerlendirilmiştir. Mahkeme kararlarında, failin sıfatı ve eylemi arasındaki bağlantı özellikle incelenmektedir.

TCK m. 158/1-i) Serbest Meslek Sahibinin Güven İstismarına Dayalı Dolandırıcılık

Bu bent, dolandırıcılık suçunun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Burada esas alınan nokta, kişinin meslek unvanı ve uzmanlığı sayesinde kazandığı güveni, hileli davranışlarla kendi menfaati için kullanmasıdır.

Korunan Hukuki Değer

Korunan değer yalnızca bireylerin malvarlığı değil, aynı zamanda mesleklere duyulan güvendir. Serbest meslekler, genellikle yüksek bilgi ve uzmanlık gerektiren, kişilerin danışma ve temsil ilişkisi kurduğu alanlardır. Bu güvenin istismarı, sadece mağduru değil, aynı zamanda mesleğin itibarını da zedelemektedir.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, meslekten kaynaklanan güveni kötüye kullanarak mağduru aldatır. Örneğin:

  • Avukatın, dava masrafları adı altında gerçekte olmayan giderler için müvekkilden para alması,

  • Doktorun, gerçekte yapılmayan tedavi veya tahlil karşılığında ücret talep etmesi,

  • Mali müşavirin, vergi ödemesi bahanesiyle aldığı parayı kendi menfaatine kullanması.

Bu tür fiillerde mağdur, meslek sahibine duyduğu güven nedeniyle sorgulama yapmaz; failin hilesi daha kolay işler.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Serbest meslek sahibi kişilerdir (avukat, doktor, mali müşavir, mühendis vb.).

  • Mağdur: Çoğunlukla meslek hizmetinden yararlanmak isteyen kişilerdir. Ancak dolaylı olarak ilgili mesleğin itibarı da zarar görür.

Cezanın Ağırlaştırılması

Kanun koyucu, toplumda bilgiye ve uzmanlığa dayalı güven ilişkisini kötüye kullanan kişileri daha ağır cezalandırmak istemiştir. Çünkü bu tür fiillerde mağdurun aldatılma ihtimali oldukça yüksektir.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay, özellikle serbest meslek erbabının mesleki bilgi ve yetkisini kullanarak müvekkil, hasta veya müşteri üzerinde güven oluşturduktan sonra haksız menfaat elde etmesini bu bent kapsamında değerlendirmektedir. Kararlarda, mesleğin sağladığı güvenin istismar edilmesi suçun nitelikli halini doğurduğu açıkça belirtilmektedir.

TCK m. 158/1-j) Banka veya Diğer Kredi Kurumlarından Haksız Kredi Sağlama

Bu bent, dolandırıcılık suçunun banka veya diğer kredi kurumlarından gerçekte tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Burada esas olan, kredi kurumlarının aldatılarak haksız finansal kaynağın temin edilmesidir.

Korunan Hukuki Değer

Korunan değer, yalnızca bireysel malvarlığı değil; aynı zamanda bankacılık sistemine ve kredi kurumlarına duyulan güvendir. Finansal kuruluşların işleyişi, büyük ölçüde güven esasına dayanır. Bu güvenin istismarı, hem kurumların hem de ekonomik sistemin istikrarını tehlikeye sokar.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, sahte veya yanıltıcı bilgilerle kredi kurumunu aldatır ve haksız şekilde kredi elde eder. Örneğin:

  • Sahte gelir belgesi, sahte teminat veya sahte kimlik kullanarak kredi çıkarmak,

  • Mevcut olmayan ticari faaliyetleri varmış gibi göstererek işletme kredisi almak,

  • Banka sisteminde manipülasyon yaparak haksız kredi onayı sağlamak.

Bu durumlarda bankanın zarar görmesi yeterlidir; kredinin tamamen ödenip ödenmemesi suçun oluşumunu etkilemez.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Herkes olabilir, özel bir sıfat aranmaz.

  • Mağdur: Doğrudan banka veya kredi kurumu; dolaylı olarak finansal sistem ve toplumsal güven.

Cezanın Ağırlaştırılması

Kanun koyucu, bu bentte cezayı ağırlaştırmıştır. Çünkü haksız kredi elde edilmesi yalnızca bir kurumun zarara uğramasıyla kalmaz; aynı zamanda finansal düzenin istikrarını tehdit eder. Bu nedenle, alt sınır dört yıl hapis cezası olup, ayrıca adlî para cezası da elde edilen menfaatin en az iki katıdır.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay, kredi kurumlarının aldatılması amacıyla yapılan sahtecilik ve yanıltıcı işlemleri bu bent kapsamında değerlendirmekte; özellikle sahte belgelerle alınan kredilerin ödenip ödenmediğinin suçun oluşumu açısından önemli olmadığını vurgulamaktadır. Önemli olan, kredinin hileli yollarla tahsis edilmesidir.

TCK m. 158/1-k) Sigorta Bedeli Almak Amacıyla Dolandırıcılık

Bu bent, dolandırıcılık suçunun sigorta bedelini haksız şekilde elde etmek amacıyla işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Sigorta kurumları, toplumsal dayanışma ve güven esasına dayanan yapılar olduğundan, bu sistemin hileyle istismarı ağır yaptırımla karşılanmaktadır.

Korunan Hukuki Değer

Burada korunan değer yalnızca sigorta şirketlerinin malvarlığı değil; aynı zamanda sigorta sistemine duyulan güven ve dayanışma ilkesidir. Sigorta mekanizması, risklerin paylaşımına dayanır. Hileli yollarla sigorta bedeli almak, bu güveni sarsarak sigorta sisteminin işleyişini tehlikeye sokar.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, sigorta kurumunu yanıltmak suretiyle gerçekte hak etmediği bir bedeli almaya çalışır. Örneğin:

  • Sahte kaza, yangın veya hırsızlık raporu düzenlemek,

  • Gerçekte olmayan veya abartılan hasarı sigorta şirketine bildirmek,

  • Sahte belgelerle sağlık sigortasından bedel talep etmek,

  • Kendi malına zarar vererek sigorta bedeli almaya çalışmak.

Bu eylemlerde sigorta şirketi zarara uğrar; dolayısıyla suç tamamlanır.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Herkes olabilir; sigortalı kişi ya da üçüncü kişi fail konumunda bulunabilir.

  • Mağdur: Doğrudan sigorta şirketi; dolaylı olarak sigortalıların oluşturduğu ortak güven sistemidir.

Cezanın Ağırlaştırılması

Bu bentte de cezalar ağırlaştırılmıştır. Kanun koyucu, sigorta sisteminin kötüye kullanılmasının geniş bir toplumsal etki yaratacağını dikkate almıştır. Bu nedenle alt sınır dört yıl hapis cezasıdır ve ayrıca adlî para cezası, elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay, sigorta bedelini hileli yollarla elde etmeye yönelik fiilleri bu bent kapsamında değerlendirmektedir. Özellikle kasten oluşturulan kazalar, gerçeğe aykırı hasar beyanları ve sahte raporlarla ödeme talep edilmesi gibi durumlarda nitelikli dolandırıcılık hükümleri uygulanmaktadır.

TCK m. 158/1-l) Kamu Görevlisi, Banka veya Sigorta Çalışanı Sıfatıyla Tanıtma

Bu bent, dolandırıcılık suçunun kişinin kendisini kamu görevlisi, banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesini nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Burada esas alınan husus, faillerin toplum nezdinde yüksek güvene sahip sıfat ve kurumları kötüye kullanarak mağduru kandırmasıdır.

Korunan Hukuki Değer

Korunan değer yalnızca bireylerin malvarlığı değil, aynı zamanda devlete ve finans kurumlarına duyulan güvendir. Kamu görevlileri ve banka çalışanları, görevleri gereği toplum tarafından güvenilir kabul edilir. Bu güvenin istismarı, sadece mağduru değil, kamu düzenini de sarsar.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, kendisini kamu görevlisi veya banka/finans çalışanı gibi tanıtarak mağduru aldatır ve haksız menfaat sağlar. Örneğin:

  • “Ben polis/jandarma savcıyım, hesabınızdaki parayı güvenceye almamız gerekiyor” diyerek para veya altın toplamak,

  • “Ben bankadan arıyorum, hesabınız risk altında” diyerek şifre veya kart bilgilerini almak,

  • Sigorta çalışanı gibi davranarak gerçekte olmayan poliçe karşılığında prim toplamak.

Bu eylemler, son yıllarda özellikle telefon ve internet dolandırıcılıklarında sıkça görülmektedir.

Fail ve Mağdur
  • Fail: Herkes olabilir; failin gerçekten kamu görevlisi veya çalışan sıfatına sahip olması gerekmez.

  • Mağdur: Dolandırıcılığa konu edilen kişi, çoğu zaman sıradan vatandaşlardır. Ancak dolaylı mağdur, güveni kötüye kullanılan kurum veya devlet otoritesidir.

Cezanın Ağırlaştırılması

Kanun koyucu, bu bentte cezayı ağırlaştırmıştır. Çünkü kamu görevlisi veya banka çalışanı sıfatının kötüye kullanılması, mağdurun iradesini kolaylıkla sakatlar. Bu nedenle alt sınır dört yıl hapis cezası olup, ayrıca adlî para cezası da elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay, özellikle telefon dolandırıcılıklarında failin kendisini polis, savcı veya banka görevlisi olarak tanıtmasını bu bent kapsamında değerlendirmektedir. Kararlarda, failin gerçekten kamu görevlisi olmaması önemli değildir; önemli olan mağdurun bu sıfatlara güvenerek aldatılmasıdır.

 

Bu bentlerde suçun işleniş şekline göre alt sınırın artırılması ve elde edilen menfaatin en az iki katı adli para cezası öngörülmüştür.

TCK m. 158/2 – Kamu Görevlileriyle İlişkisinin Olduğundan Bahisle Dolandırıcılık

Bu fıkrada, dolandırıcılık suçunun özel bir nitelikli hâli düzenlenmiştir. Fail, kamu görevlileriyle ilişkisi bulunduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını veya belli bir işin gördürüleceğini ileri sürerek mağduru aldatır ve haksız menfaat sağlar. Burada önemli olan, failin kendisini doğrudan kamu görevlisi gibi tanıtması değil, kamu görevlileriyle bağlantısı olduğunu iddia etmesidir.

Korunan Hukuki Değer

Burada korunan değer, hem bireylerin malvarlığı hem de kamu idaresine duyulan güvendir. Çünkü kamu görevlilerinin isimleri veya makamları, toplumda yüksek güven uyandırır. Bu güvenin istismarı, yalnızca mağduru değil, kamu hizmetine olan inancı da zedeler.

Suçun İşleniş Biçimi

Fail, mağdura belirli bir işin yapılacağı vaadiyle kamu görevlileriyle bağlantısı olduğunu söyler. Örneğin:

  • “Vergi borcunu ben Ankara’daki tanıdıklarım sayesinde sildiririm” diyerek para almak,

  • “Sana devlet memurluğu kadrosu ayarlayabilirim” bahanesiyle menfaat temin etmek,

  • “İhaleyi sana kazandırırım, içeride güçlü tanıdıklarım var” diyerek mağduru kandırmak.

Bu örneklerde failin gerçekten kamu görevlileriyle ilişkisi olması önemli değildir; mağdurun bu beyanlara güvenerek menfaat sağlaması yeterlidir.

Fail ve Mağdur

  • Fail: Herkes olabilir; kamu görevlisi olma şartı aranmaz.

  • Mağdur: Dolandırılan kişidir; ancak dolaylı mağdur, güveni kötüye kullanılan kamu otoritesidir.

Cezanın Ağırlaştırılması

Kanun koyucu, bu fıkrada da cezayı ağırlaştırıcı düzenleme yapmıştır. Çünkü kamu görevlileriyle ilişki iddiası, mağdurun aldatılma ihtimalini güçlendirmekte ve kamuya olan güveni sarsmaktadır. Verilecek ceza, maddenin birinci fıkrasındaki nitelikli hallere göre belirlenir.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay kararlarında, kamu görevlileriyle ilişkisi bulunduğunu ileri sürerek iş takipçiliği adı altında menfaat sağlayan kişilerin bu fıkra kapsamında cezalandırılması gerektiği belirtilmektedir. Özellikle kadrolu işe yerleştirme, sınav kazandırma, ihale kazandırma vaadiyle yapılan dolandırıcılıklar bu fıkranın tipik örnekleri arasındadır.

TCK m. 158/3 – Suçun Birlikte veya Örgütlü İşlenmesi

Bu fıkrada, dolandırıcılık suçunun birden fazla kişiyle birlikte veya örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde cezanın artırılacağı düzenlenmiştir. Kanun koyucu, kolektif şekilde veya organize yapılar aracılığıyla işlenen dolandırıcılığın toplumsal tehlikeliliğini dikkate alarak bu düzenlemeyi getirmiştir.

Korunan Hukuki Değer

Burada korunan değer yalnızca bireysel malvarlığı değil, aynı zamanda toplumun güvenlik ve huzurudur. Çünkü suçun birden fazla kişiyle veya örgütlü şekilde işlenmesi, mağdurun aldatılma ihtimalini artırmakta, suçun işlenmesini kolaylaştırmakta ve ortaya çıkan zararın boyutunu büyütmektedir.

Suçun İşleniş Biçimi

  • Üç veya Daha Fazla Kişiyle Birlikte İşlenmesi: Failin, en az iki kişiyle daha hareket ederek dolandırıcılık yapmasıdır. Burada örgütlü bir yapı aranmaz, yalnızca birlikte hareket yeterlidir.

  • Suç Örgütü Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi: Failin, belli bir hiyerarşi ve süreklilik arz eden suç örgütü içinde dolandırıcılık yapmasıdır. Bu durumda cezalar bir kat artırılır.

Örneğin:

  • Bir grubun farklı rolleri paylaşarak (biri mağduru ikna ederken, diğeri parayı alması) dolandırıcılık yapması,

  • Telefonla dolandırıcılık şebekelerinin organize şekilde hareket etmesi,

  • Sahte şirketler kurarak sistemli dolandırıcılık yapılması.

Fail ve Mağdur

  • Fail: Birden fazla kişi veya örgüt mensuplarıdır.

  • Mağdur: Dolandırıcılığa konu edilen bireylerdir; ancak toplumsal güven ve kamu düzeni de dolaylı mağdurdur.

Cezanın Artırılması

  • Suç üç veya daha fazla kişiyle birlikte işlenirse, ceza yarı oranında artırılır.

  • Suç örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenirse, ceza bir kat artırılır.

Bu düzenleme, suçun tehlikeliliğini ve yaygınlığını artıran faktörlere karşı caydırıcılık sağlamayı amaçlamaktadır.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay kararlarında, özellikle telefon ve internet dolandırıcılıklarındaki şebeke yapılanmaları, bu fıkra kapsamında örgütlü suç olarak değerlendirilmekte ve cezaların bir kat artırılması gerektiği vurgulanmaktadır. Kararlarda, faillerin aralarındaki iş bölümü ve süreklilik arz eden eylemleri dikkate alınmaktadır.

Hukuki Nitelik

Bu suç, malvarlığına karşı işlenen suçlar arasında yer almakla birlikte aynı zamanda toplumsal güveni koruyan bir düzenleme niteliği taşır. Nitelikli halleri nedeniyle suçun cezai yaptırımı daha ağırdır.

Unsurlar

Maddi Unsurlar

  • Fail: Herkes olabilir.

  • Mağdur: Dolandırıcılığa konu edilen kişi veya kurum.

  • Konu: Malvarlığı değerleri.

  • Hareket: Aldatma ve haksız menfaat sağlama.

Manevi Unsurlar

  • Genel kast yeterlidir.

  • Menfaat sağlama amacı aranır.

Özellikler

  • Nitelikli dolandırıcılık, basit dolandırıcılıktan farklı olarak toplumda daha yüksek tehlike doğuran durumları kapsar.

  • Ceza alt sınırının artırılması, bu suçun önemini gösterir.

  • Bilişim sistemleri ve basın gibi modern araçların kullanımı bu suçun kapsamını genişletmiştir.

Tarafların Hak ve Borçları

  • Mağdurun Hakları: Maddi ve manevi tazminat talep edebilir.

  • Failin Borçları: Uğranılan zararın giderilmesi yükümlülüğü vardır.

  • Devletin Rolü: Kamu düzenini korumak amacıyla resen soruşturma açar.

Sona Erme / İstisnalar

  • Uzlaşma kapsamı dışında kalan nitelikli haller mevcuttur.

  • Etkin pişmanlık hükümleri bazı durumlarda gündeme gelebilir.

  • Şikayete bağlı bir suç değildir; savcılık resen soruşturur.

Sonuç ve Değerlendirme

TCK m. 158, nitelikli dolandırıcılık suçunu kapsamlı bir şekilde düzenleyerek hem bireysel hem de kurumsal güveni korumayı hedeflemektedir. Özellikle bilişim sistemleri, finans kuruluşları ve kamu kurumlarına yönelik güven ihlallerinin ağır yaptırımlara bağlanması, çağdaş toplumun ihtiyaçlarına uygun bir düzenleme olduğunu göstermektedir.

Dolandırıcılık suçlarının yaygınlığı göz önüne alındığında, hem mağdurların haklarının korunması hem de caydırıcılığın sağlanması bakımından bu maddenin uygulaması büyük önem taşır. Avukatların dava süreçlerinde bu maddeye dayanarak yapacakları hukuki değerlendirmeler, adaletin sağlanması açısından kritik rol oynar.

author avatar
Kübra YILDIZ ÇOLAK