Ceza HukukuTCK Kapsamında Tehdit Suçu Cezası ve Ceza Şartları

21 Eylül 2025

Tehdit suçu, bir kişinin başka bir kişiye yönelik haksız bir zarar vereceğini bildirerek onu korkutması ve baskı altına almasıdır. Başka bir deyişle, bir kimseyi gelecekte yapacağı bir kötülükle gözdağı vermektir. Bu suç, Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde açıkça tanımlanmış ve cezai yaptırıma bağlanmıştır. Tehdit suçu toplum düzenini ve bireylerin güvenliğini etkileyen ciddi bir fiil olduğundan kanun koyucu tarafından önemle ele alınır. Günümüzde özellikle sosyal medya üzerinden veya örneğin sağlık çalışanlarına karşı tehditlerin artması, bu suçun boyutlarına dair kamuoyunun farkındalığını artırmıştır.

Tehdit Suçunun Tanımı ve Temel Unsurları

Kanunen tehdit suçu, failin (tehdit eden kişinin) kendi iradesine bağlı bir kötülüğü gelecekte gerçekleştireceğini mağdura (tehdit edilen kişiye) bildirmesiyle oluşur. Burada “kötülük” ile kastedilen, mağdurun veya yakınlarının hayatına, vücut bütünlüğüne, cinsel dokunulmazlığına, mal varlığına zarar vermek ya da bunlar dışında ciddi bir zarar verecek olmaktır. Örneğin failin mağdura “Seni mahvedeceğim!” demesi, onun hayatına veya düzenine yönelik belirsiz ama ciddi bir zarar tehdidi anlamına gelir ve bu söz, uygun koşullarda tehdit suçunu oluşturabilir. Tehdidin ille de sözle yapılması gerekmez; yazıyla, mesajla, resimle, işaretle veya hareketle de yapılabilir. Önemli olan, failin gerçekleştireceğini söylediği haksız eylemin mağdur tarafından öğrenilmiş olmasıdır. Mağdur, failin tehdit mesajını duymalı veya okumalıdır; aksi halde tehdit amacına ulaşmamış olur. Bu nedenle, failin tehdidi mağdurun yokluğunda başkasına söylemesi ancak bu mesaj mağdura iletilirse suç tamamlanır; eğer mağdur tehdidi hiç öğrenemezse ortada tamamlanmış bir tehdit suçu yoktur.

Tehdit suçunun oluşabilmesi için temel unsurlar şunlardır:

(1) Mağdura yöneltilen kötülük vaadi haksız olmalıdır (yani hukuka uygun bir yaptırım değil, hukuka aykırı bir zarar tehdidi olmalı). Örneğin “Seni mahkemeye vereceğim” gibi, yasal hakkın kullanılacağını söylemek tehdit sayılmaz, çünkü bu haksız bir zarar tehdidi değildir.

(2) Tehdit edilen zarar, failin iradesine bağlı ve gerçekleştirmesi mümkün bir şey olmalıdır. Failin kontrolü dışında olan veya absürt bir tehdidi de hukuk gerçek bir tehdit olarak görmez. Örneğin birinin polis memuruna “Hepinizi sürdürürüm” demesi (yetkisi olmadığı halde onları tayin ettireceğini söylemesi) Yargıtay tarafından gerçek bir tehdit olarak kabul edilmemiştir, zira failin böyle bir gücü yoktur. Benzer şekilde “Seni depremde öldürtürüm” gibi mantıksız bir ifade de failin elinde olmayan bir durumu içerdiği için tehdit suçu oluşturmaz.

(3) İleti ciddi olmalı ve mağdurda korku ve endişe yaratmaya elverişli olmalıdır. Tehdit söz veya davranışı, makul bir insanı korkutabilecek ciddiyette değilse (çok alaycı bir şaka şeklinde ise) suç oluşmayabilir. Ancak burada ölçüt, mağdurun algısı değil, ortalama bir insanın bu söz veya hareket karşısında korkup korkmayacağıdır. Yani mağdur gerçekten korkmasa bile, söylenen tehdidin objektif olarak korkutucu nitelikte olması suçun oluşması için yeterlidir.

(4) Kast (kasıt) unsuru aranır: Fail, söylediği veya yaptığı tehdidin korkutucu ve yasa dışı olduğunu bilerek ve isteyerek hareket etmelidir. Şaka yaptığını sonradan iddia etmek, eğer sözler objektif olarak ciddi bir tehdit oluşturuyorsa hukuken geçerli bir savunma değildir; sadece gerçekten herkesin şaka olduğunu anlayacağı derecede espri niteliğinde sözler suç oluşturmaz.

Tehdit suçunda korunan hukuki değer, bireylerin iç huzuru ile karar verme ve hareket etme özgürlüğüdür. Bir kişi tehdit edildiğinde psikolojik sarsıntı yaşar, özgür iradesi baskı altına girer. Fail de bu korkuyu bilerek yaratmak istemiştir. Eğer fail tehdidi, sadece korkutma amacı dışında başka bir kazanç sağlamak veya mağduru hukuka aykırı bir şeye zorlamak amacıyla kullanıyorsa, bu durumda eylem şantaj suçu kapsamına girebilir. Örneğin “Sana zarar vereceğim” ifadesi saf bir tehditken, “Bana şu kadar para vermezsen seni öldürürüm” demek artık şantajdır, çünkü fail haksız bir menfaat talep etmektedir. Kısacası, tehdit suçunda failin amacı yalnızca karşı tarafı korkutmak ya da belirli bir davranıştan vazgeçirmek iken, şantaj suçunda fail tehdit yoluyla maddi veya manevi bir kazanç elde etmeye çalışır.

Son olarak, tehdit suçunun mağduru ancak gerçek kişiler olabilir. Tüzel kişilere (şirket, dernek vs.) karşı doğrudan tehdit suçu işlenemez, çünkü tehdit suçu ile korunan değer insanlarin manevi huzurudur. Örneğin “Bu şirketi yok edeceğim” demek, o şirketin yöneticileri veya sahipleri açısından tehdit sayılabilir fakat şirketin kendisi “korkan” bir taraf olamayacağı için doğrudan şirketi mağdur olarak almaz.

Suçun İşlenme Şekilleri ve Örnekler

Tehdit suçu pek çok farklı yolla işlenebilir ve günlük hayatta çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. En yaygın şekli sözlü tehdittir: Fail mağdurun yüzüne karşı veya telefon gibi iletişim araçlarıyla “Seni öldürürüm”, “Kolunu bacağını kırarım” gibi ifadeler kullanarak tehdit edebilir. Bu tür açık ifadeler, mağdurun hayatına ya da vücut bütünlüğüne zarar verme tehdidi olduğu için en belirgin tehdit örnekleridir. Bazen de fail doğrudan öldürmek, yaralamak demek yerine üstü kapalı sözlerle tehdit eder: Örneğin “Sana göstereceğim gününü!”, “Bekle, sen görürsün!” gibi laflar ilk bakışta belirsiz görünse de, bağlama göre “kötü bir şey yapacağım” anlamı taşıyorsa tehdit olarak değerlendirilebilir. Yargıtay kararları, “Sana hesap soracağım” veya “Ben sana gösteririm” gibi ifadelerin de tehdit suçu kapsamında sayılabileceğini göstermiştir.

Yazılı tehdit de sık rastlanan bir yöntemdir. Fail mağdura mektup, mesaj, e-posta, sosyal medya mesajı gibi yollarla tehdit içerikli sözler iletebilir. Örneğin birine SMS veya WhatsApp üzerinden “Evinizi başınıza yıkacağım” diye mesaj göndermek yazılı tehdit kapsamındadır ve suç sayılır. Sosyal medya üzerinden tehdit de aynı hukuki sonucu doğurur: Facebook, Instagram, Twitter gibi platformlardan birine mesaj atarak ya da alenen yorum yazarak tehdit etmek, yüz yüze söylemek kadar suçtur. Bu noktada failin kimliği gizli olsa bile (örneğin sahte bir hesapla yazsa bile) değişen tek şey suçun niteliğinin daha ağır hale gelmesidir; yoksa içerik tehditse suç oluşur. Hatta kimliğini gizleyerek tehdit etmek, nitelikli tehdit sayıldığı için daha ağır ceza nedeni olur (aşağıda nitelikli haller kısmında açıklanacaktır). Örneğin sahte bir sosyal medya hesabı açıp buradan birine “Seni perişan edeceğim, gün yüzü göstermeyeceğim” diye mesaj göndermek, hem yazılı tehdit hem de kimliği gizleyerek işlenen bir tehdit olduğundan ağır ceza gerektirebilir.

Davranışla (hareketle) tehdit de mümkündür. Fail, korkutma amaçlı bir hareket yaparak söz söylemese bile tehdit mesajı verebilir. Örneğin tartışma sırasında belindeki silahı veya bıçağı karşı tarafa göstermek, hiçbir şey demeden silahını muhataba doğrultmak tehdit sayılır. Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre silahlı tehdit suçunun oluşması için illa ki “vururum, öldürürüm” gibi sözler sarf etmeye gerek yoktur; silahın mağdura gösterilmesi veya yöneltilmesi dahi mağdurda korku yaratmaya yeter ve tehdit suçunu oluşturur. Örneğin fail, elindeki tabancayı mağdura doğru kaldırıp sessizce tehditkar bir bakış atsa bile bu hareket “silahla tehdit” kapsamında değerlendirilir. Keza failin büyük bir köpeği mağdura saldırtacağını söylemesi halinde, Yargıtay bu durumda köpeği “silah” olarak kabul edip olayı silahlı tehdit suçu saymıştır. Yani tehdit, sözle olabileceği gibi eylemle de olabilir; burada önemli olan mağdurun korku duyması veya duymasının hedeflenmesidir.

Tehdidin doğrudan veya dolaylı işlenmesi de mümkündür. Doğrudan tehdit, failin mağdurun yüzüne karşı veya ileti yoluyla bizzat mağdura hitaben tehdidi iletmesidir. Dolaylı tehdit ise gıyapta tehdittir: Fail tehdidi mağdurun yokluğunda üçüncü bir kişiye söyler ve mağdura iletilmesini amaçlar. Örneğin fail, mağdurun bir yakınına “Oğlunu bulursam onu geberteceğim” derse, bu sözü o yakınının mağdura ileteceği öngörülüyorsa tehdit suçu gıyapta işlenmiş olur. Böyle bir durumda tehdit mesajı eninde sonunda mağdura ulaştığında suç tamamlanır. Ancak eğer failin tehdit sözleri hiçbir zaman mağdura iletilmemiş ve mağdur bu tehditten haberdar olmamışsa, tehdidin mağdurun bilgisine ulaşmadığı gerekçesiyle suç oluşmayacaktır. Özetle, tehdit ister yüz yüze, ister araya aracı konarak, ister yazılı, ister sözsüz jestlerle yapılsın; mağdura yöneltilen haksız ve korkutucu bir zarar vaadi söz konusuysa ve bu mağdurun bilgisine varmışsa, tehdit suçu işlenmiş demektir.

Suçun Basit ve Nitelikli Halleri

Türk Ceza Kanunu, tehdit suçunun farklı ağırlıkta hallerini düzenlemiştir. Basit tehdit suçu terimi, suçun temel şeklini ifade eder. Tehdit suçunun temel şekli kendi içinde iki farklı durumu kapsar:

  • Hayata, vücut dokunulmazlığına veya cinsel dokunulmazlığa yönelik tehdit: Fail, mağduru veya mağdurun yakınını öldürmek, yaralamak, sakat bırakmak, tecavüz etmek gibi bir saldırı yapacağı yönünde tehdit ederse, bu tehdit suçunun temel şeklidir (TCK 106/1, ilk cümle). Bu tür tehditler, insanın en değerli haklarına (yaşam, vücut bütünlüğü, cinsel dokunulmazlık) yönelik olduğundan kanunen daha ciddidir ve savcılık tarafından şikayet aranmaksızın re’sen (kendiliğinden) soruşturulur[21]. Yani biri ölümle tehdit edildiğinde, devlet mağdur şikayet etmese bile olayı duyduğu anda dava açabilir.
  • Malvarlığına yönelik veya sair (belirsiz) kötülük tehdidi: Fail, mağdura büyük bir maddi zarar vereceği ya da buna benzer başka bir kötülük yapacağı şeklinde tehditte bulunursa, bu da tehdit suçunun bir şeklidir (TCK 106/1, ikinci cümle). Örneğin “Evinizi yakacağım, işyerinizi başınıza yıkacağım” ya da “Seni rezil rüsva edeceğim” gibi tehditler bu kategoriye girebilir. Bu tür tehditlerde zarar, hayata veya bedene değil mala veya başka menfaatlere yöneliktir. Kanun bu durumda kovuşturmayı mağdurun şikayetine bağlı tutmuştur. Yani malvarlığı değeriyle ilgili tehditler ancak mağdur şikayet ederse soruşturulur; mağdur şikayetçi olmazsa faile dava açılmaz. Bu ayrıma aşağıdaki “Şikayet şartı” bölümünde detaylı değineceğiz.

Tehdit suçunun nitelikli halleri, yani daha ağır cezayı gerektiren şekilleri ise kanunda tek tek sayılmıştır. Türk Ceza Kanunu 106. maddesinin 2. fıkrası, belirli vasıtalarla işlenen tehditleri “nitelikli tehdit” olarak ayrı bir kategoriye koyar. Nitelikli tehdit durumları şunlardır:

  • Silahla tehdit: Tehdidin silah kullanılarak gerçekleştirilmesi. Burada silah kavramı geniş yorumlanır; tabanca, bıçak gibi klasik silahlar yanında sopa, demir çubuk, hatta saldırgan bir hayvan bile silah sayılabilir. Önemli olan failin elindeki aracın korkutucu bir güç olarak kullanılmasıdır.
  • Failin kimliğini gizleyerek tehdit etmesi: Kişinin kendini tanınmayacak hale sokarak (maske takmak, kılık değiştirmek gibi) veya imzasız mektup, rumuzlu mesaj, özel işaretler kullanarak tehdidi yapması. Örneğin yüzüne maske takıp bir mektupla tehdit yollamak ya da sahte isimle e-posta göndermek bu kapsamdadır. Bu durumda mağdur kimin tehdit ettiğini bilemediği için tehdit daha ürkütücü görülür, bu yüzden ağırlaştırılmış haldir.
  • Birden fazla kişiyle birlikte tehdit: Tehdidin en az iki fail tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hali. Örneğin iki-üç kişi birleşip topluca bir kimseye gözdağı verirse, mağdur üzerindeki korku etkisi daha büyük olacağından kanun bunu ağır kabul etmiştir.
  • Suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak tehdit: Failin, mevcut veya farazi bir suç örgütünün adını, gücünü kullanarak tehdidi yapması. Yani mafyavari bir yöntemle, “Falanca çetenin adamıyım, seni bitiririz” gibi söylemlerle tehdidi gerçekleştirirse bu da nitelikli haldir. Bu durumda tehdit, organize bir güç izlenimi verdiği için daha ciddi kabul edilir.

Yukarıdaki durumlardan herhangi biri varsa, tehdit suçu nitelikli tehdit sayılır ve çok daha ağır ceza öngörülür. Failin eylemi aynı anda birden fazla nitelikli durumu barındırabilir (örneğin hem silahla hem kalabalık bir grup halinde tehdit etmek); bu da cezanın belirlenmesinde üst sınırın yakınlarında bir yaptırım uygulanmasına yol açabilir. Ayrıca TCK 106/3’e göre, fail tehdit amacıyla gerçekten bir suç işlerse (örneğin tehdidi gerçekleştirmek için mala zarar verme, adam yaralama veya öldürmeye teşebbüs fiiline girişirse), bu işlediği fiiller ayrıca kendi suçlarından da cezalandırılır. Yani hem tehditten hem de gerçekleştirdiği diğer suçtan ayrı ayrı ceza alır.

Ceza Miktarları ve Cezayı Artıran/Azaltan Durumlar

Tehdit suçunun cezası, suçun yukarıda bahsedilen türüne ve niteliğine göre değişir. Kanun, farklı hallere şu ceza aralıklarını öngörmüştür:

  • Hayata, vücut veya cinsel dokunulmazlığa yönelik basit tehdit: 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kanun 2022 yılında yaptığı bir değişiklikle, suçun mağduru kadın ise cezanın alt sınırını yükseltmiştir; bu durumda verilecek hapis cezasının alt sınırı 9 aydan az olamaz. Yani bir erkeğin bir kadına yönelttiği tehditte, mahkeme ceza verirken en az 9 ay hapis cezası vermek zorundadır (normalde alt sınır 6 aydı). Bu düzenleme, özellikle kadına karşı şiddet ve tehdit vakalarının ciddiyetini vurgulamak için getirilmiştir.
  • Malvarlığına yönelik veya sair kötülük içeren basit tehdit: Mağdurun şikayeti halinde 2 aydan 6 aya kadar hapis veya adli para cezası öngörülmüştür. Burada hem daha düşük bir hapis cezası aralığı söz konusu, hem de hapis yerine para cezasına hükmetme imkânı vardır. Örneğin bir kişi “Arabana zarar vereceğim” diye tehdit etmiş ve mağdur da şikayetçi olmuşsa, mahkeme suç sabitse 2 ila 6 ay arası hapis verebilir; ayrıca suçun niteliği gereği bu hapis cezasını seçenek olarak para cezasına da çevirebilir. Eğer mağdur şikayetçi olmazsa bu tür tehditte ceza verilmeyecektir (zira şikayet şartı var).
  • Nitelikli tehdit (silahlı, kimliği gizleyerek, birlikte veya örgüt adıyla): 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gördüğümüz gibi, nitelikli hallerde ceza son derece ağırlaşmakta; alt sınır 2 yıl hapisten başladığı için mahkeme suç sabit bulursa en az 2 yıl hapis verir (bu da çoğu durumda erteleme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi seçenekleri zorlaştırır). Üst sınır ise 7 yıla kadar çıkabilir. Örneğin fail, tabancayla mağduru tehdit etmiş ve aynı zamanda maskeyle kimliğini gizlemişse, 106/2 kapsamında yargılanır ve alacağı ceza 2 ila 7 yıl arası olacaktır.

Belirtmek gerekir ki sağlık personeline karşı görevinden dolayı tehdit edilmesi halinde ceza daha da ağırlaşmaktadır. 2022’de yapılan yasal düzenlemeye göre, bir doktor, hemşire veya diğer sağlık çalışanı sırf görevini yaptığı için tehdit ediliyorsa, yukarıdaki ceza yarı oranında artırılır ve faile verilen hapis cezası ertelenemez hale gelir. Örneğin acil serviste bir hekime yönelik “Seni öldürürüm” tehdidinde alt sınır normalde 6 ay iken, yarı artırım ile 9 ay olacaktır (mağdur kadınsa ayrı bir alt sınır uygulaması da olabilir). Ayrıca mahkeme 9 ay hapis cezası verdiyse, normalde ilk suçlarda bu ceza ertelenebilirdi; fakat sağlık personeline karşı tehditte kanun ertelemeyi yasakladığı için fail bu durumda ceza alırsa hapse girmek durumunda kalır. Bu özel hüküm, son yıllarda sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve tehdit olaylarının önüne geçmek amacıyla getirilmiştir.

Tehdit suçunda cezayı etkileyen diğer hususlar da genel ceza hukuku prensiplerine tabidir. Örneğin, eğer fail tehdit suçunu işlerken haksız bir tahrik altında kalmışsa (yani mağdur tarafından ağır tahrik edilmiş ve o öfkeyle tehditte bulunmuşsa), mahkeme TCK 29 uyarınca cezada indirim yapabilir. Diyelim ki mağdur failin onuruna dokunan çok ağır bir küfür etti, fail de sinirle “seni öldürürüm” diye bağırdı; burada fail lehine bir tahrik indirimi uygulanabilecektir. Ancak bu indirim tehdidi tamamen cezasız bırakmaz, sadece cezanın belli bir oranda düşürülmesini sağlar. Bunun dışında failin duruşmadaki pişmanlığı, sabıkasız oluşu gibi takdiri indirim nedenleri de hakim tarafından değerlendirilebilir. İlk defa suç işleyen biri için hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu bulunmaktaydı, ancak 2024’te Anayasa Mahkemesi bu kurala ilişkin maddeleri iptal ettiğinden tehdit suçu dahil pek çok suçta artık HAGB uygulanamamaktadır (önceden 2 yılın altındaki cezalarda sanık sabıkasız ise hüküm açıklanmayabiliyordu). Güncel durumda, mahkeme ceza verdiyse kural olarak hüküm açıklanıyor ve ceza hukuk yollarına konu oluyor.

Şikayet Şartı ve Zamanaşımı

Tehdit suçunun kovuşturulması bazı hallerde mağdurun şikayetine bağlıdır. Yukarıda belirtildiği gibi, malvarlığına yönelik veya belirsiz (“sair”) kötülük içeren tehditler şikayete tabidir. Bu ne demektir? Mağdur, kendisine yönelik böyle bir tehdit fiilini ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde yetkili makamlara (polis, savcılık veya mahkeme) şikayette bulunmalıdır. Eğer bu 6 aylık süre geçirilirse, artık şikayet hakkı düşer ve failin bu tehdit fiili hakkında dava açılamaz. Örneğin birisi sizi “arabanı yakarım” diyerek tehdit ettiyse ve kim olduğunu biliyorsanız, öğrendiğiniz andan başlayarak altı ay içinde şikayet etmezseniz, bu süre geçtikten sonra gidip şikayetçi olamazsınız; tehdit fiili cezasız kalır. Bu şikayet süresi, mağdur tehdidi ve tehdidin failini öğrendiğinde başlar; fail meçhul ise öğrenildiği an sürenin işlemesi de ona göre belirlenir.

Buna karşılık, hayata, vücut dokunulmazlığına veya cinsel dokunulmazlığa yönelik tehditler ile tüm nitelikli tehdit suçları şikayete bağlı değildir. Yani bu gibi ağır tehdit durumlarında, mağdurun şikayet edip etmemesi davanın yürütülmesini etkilemez; savcılık olayı öğrendiğinde resen (kendiliğinden) soruşturma açabilir. Örneğin ölüm tehdidinde mağdur korkup şikayetçi olmasa bile, devlet gerekli görürse delil toplar ve kamu davası açar. Elbette mağdurun şikayetçi olmaması, pratikte bazen delil yetersizliğine yol açabilir (mağdur ifade vermek istemez vs.), ancak hukuken böyle bir zorunluluk yoktur. Şikayete tabi olmayan tehdit suçlarında mağdur yine de isterse şikayetini veya ihbarını yapabilir; herhangi bir süre sınırı olmaksızın 8 yıllık zamanaşımı içinde bunu gerçekleştirebilir.

Dava zamanaşımı süresi, tehdit suçunda genel olarak 8 yıldır. Bu, TCK’nın genel kuralından kaynaklanır ve tehdit suçunun azami cezası göz önüne alındığında uygulanır. Yani suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl geçtikten sonra artık o fiil nedeniyle ceza davası açılamaz; açılmış bir dava varsa da düşer. (Not: Eğer tehdit suçu nitelikli haliyle ve ağır ceza kapsamında değerlendirilirse, özellikle 7 yıl üst sınır nedeniyle zamanaşımı 15 yıla çıkabilir; ancak Yargıtay uygulamasında tehdit suçları –üst sınır 7 yıl olsa bile– Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ettiğinden fiilen 8 yıl içinde işlemler yapılmaktadır.) Zamanaşımı, süresi dolmadan önce soruşturma veya dava kapsamında bir işlem yapılırsa kesilebilir ve yeniden işlemeye başlayabilir; bu detaylar teknik olmakla birlikte kısaca 8 yıl içinde yargılamanın başlaması gerektiğini söyleyebiliriz.

Tehdit suçu açısından önemli bir diğer konu da uzlaştırma (uzlaşma) kurumudur. Kanun, basit tehdit suçunu (TCK 106/1’deki temel hali) uzlaştırma kapsamına almıştır. Bu şu anlama gelir: Şikayete tabi tehditlerde zaten savcı iddianame düzenlemeden önce dosyayı uzlaştırmacıya gönderir; mağdur ile fail uzlaşırsa (örneğin fail özür diler, bir tazminat öder vs. ve mağdur da şikayetini geri alırsa) dava açılmaz. Şikayet aranmayıp re’sen kovuşturulan yaşam hakkına yönelik basit tehditlerde dahi kanunen uzlaştırma uygulanması öngörülmüştür. Örneğin “öldürürüm” şeklindeki tehdit de teorik olarak uzlaşmaya tabidir ve savcılık ilk etapta dosyayı uzlaştırma bürosuna gönderir. Ancak uygulamada bu gibi ağır vakalarda genellikle uzlaşma sağlanamadığı için yargılama yapılmaktadır. Nitelikli tehdit suçları ise uzlaştırma kapsamı dışında tutulmuştur, zira bunlar daha ağır suçlar kategorisindedir. Yani silahla tehdit, birden fazla kişiyle tehdit gibi durumlarda uzlaştırma prosedürü işletilmez; doğrudan yargılama sürer.

Özetle, malvarlığına yönelik veya belirsiz tehditlerde 6 ay içinde şikayet etmek şarttır. Diğer tehditlerde şikayet şartı aranmamakla birlikte, 8 yıllık zamanaşımı süresi içinde soruşturma açılması gerekir. Basit tehditlerde tarafların aralarında uzlaştırma yoluyla anlaşma ihtimali vardır, nitelikli tehditlerde ise yoktur. Ayrıca mağdur şikayetçi olduktan sonra dilerse şikayetten vazgeçme hakkını da kullanabilir; şikayete bağlı suçlarda bu durumda dava düşecektir. Şikayete bağlı olmayan tehditlerde mağdur “şikayetçi olmuyorum” dese bile kamu davası kamu adına yürümeye devam edebilir, ancak mağdurun istememesi yargılamada fiilen etki doğurabilir (ifadesini geri çekme, uzlaşma olmaması vs.). Bu yüzden ciddi tehdit durumlarında, mağdur korunması için genellikle devlet süreci ilerletir.

Uygulamada Karşılaşılan Temel Sorunlar ve Yargı Kararları Işığında Tehdit

Tehdit suçu gündelik hayatta oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Uygulamada en büyük sorunlardan biri ispat meselesidir. Tehdit çoğu zaman iki kişi arasında, anlık öfkeyle veya özel ortamlarda gerçekleşir ve somut delil bırakmayabilir. Mağdur kolluğa veya savcılığa gidip “beni filanca şöyle tehdit etti” diye şikayetçi olduğunda, eğer ortada bir tanık, ses kaydı, mesaj gibi kanıt yoksa, genellikle fail suçlamayı reddeder ve sadece sözlere dayanan durumda mahkeme kanaat oluşturmakta zorlanabilir. Bu tip “bir söz söyledi, öteki inkâr etti” vakalarında mahkemeler bazen delil yetersizliğinden beraat kararı vermektedir. Bu nedenle, tehdit edilen kişilerin mümkünse tehdidi belgelendirmeleri önemlidir. Örneğin tehdit yazılı bir mesajla geldiyse mutlaka o mesajlar saklanmalı, ekran görüntüleri alınmalıdır. Tehdit yüz yüze veya telefonla yapıldıysa, ortamda başkaları varsa onların tanıklığı sağlanmalıdır. Telefon konuşmalarında tehdit edilmişseniz, tehdit içerikli cümleleri mesajla teyit ettirmeye çalışmak (örneğin “Az önce beni öldürmekle tehdit ettin, neden böyle yapıyorsun?” gibi bir SMS göndermek) bile ileride delil olabilir. Hukuk sistemimizde gizli ses kaydı almak normalde hukuka aykırı bir delil olsa da, Yargıtay bir kimsenin kendisine yönelen ağır bir tehdidi ispat için kendi konuşmasını kaydetmesini mazur görebilmektedir (çünkü burada amaç bir suçu kanıtlamaktır). Bu yüzden, hayatî bir tehdit karşısında kişi imkan bulursa telefonu kayda almak gibi yollara başvurabilir – bu, mecbur kalınan hallerde kişinin kendini savunma aracıdır. Elbette bu konular hassastır ve her kayıt yargıda kabul görmeyebilir; en doğrusu tehdit durumunda vakit kaybetmeden resmi makamlara başvurup hukuki yol izlemektir.

Bir diğer mesele, hangi sözlerin gerçekten tehdit sayılacağı konusudur. Yargı kararları, her olayın kendi bağlamına göre değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Örneğin sıcak bir kavga anında karşılıklı itiş kakış yaşanırken sarf edilen “seni parçalarım” gibi sözler, o anın kızgınlığı içinde söylense dahi tehdit suçu oluşabilir. Fail “sinirle söyledim, ciddiye alınacak bir şey değildi” diye savunma yapsa da, eğer söz objektif olarak korkutucu ise suçtan sorumluluk doğar. Ancak bunun istisnası, sözlerin gerçekten şaka veya abartılı bir laf olarak algılanabilecek olmasıdır. Mesela çok samimi arkadaşlar arasında şakalaşırken “öldürürüm seni ha” denmesi, karşı tarafın gülüp geçtiği bir espri tonundaysa ortada suç kastı olmadığı kabul edilebilir. Yargıtay’ın ifadeleriyle, ortalama bir insanın ciddiye almayacağı düzeyde bariz şaka niteliğindeki sözler tehdit suçunu oluşturmaz. Fakat çoğu durumda “Şakaydı” demek kurtarıcı olmaz; ciddi içerikli bir “öldürürüm, yakarım” ifadesi sonradan şaka olarak nitelendirilse bile hukuk bunu mazur görmez. Özetle, söyleyenin niyeti “aslında yapmayacağım, korkutmak istemedim” olsa bile, eğer dışarıdan bakıldığında sözler tehdit anlamı taşıyorsa hukuken tehdit suçu oluşur.

Tehdit suçunda failin tehdit ettiği şeyi gerçekleştirme gücünün olup olmaması da önemlidir. Yukarıda da değindik: Failin elinde olmayan şeyleri yapacağı iddiası tehdit sayılmaz. Örneğin bir vatandaşın polis memuruna “Seni sürgün ettiririm” demesi havada kalan bir tehdittir ve Yargıtay bu sözlerden dolayı kişiyi tehdit suçundan mahkum etmemiştir. Bu, uygulamada özellikle makam mevki tehditlerinde karşımıza çıkar: Kimi zaman kişiler kendini güçlü göstermek için “seni işinden attırırım, seni bitireceğim” gibi büyük laflar edebilir. Eğer fail gerçekten böyle bir güce nüfuza sahip değilse, bu sözler tehdit suçu bakımından değerlendirilmeyebilir. Ama dikkat: Eğer failin böyle bir gücü varsa (örneğin bir patronun çalışanına “seni işten atarım” demesi somut bir güce dayanıyorsa) bu durum farklı hukuki sonuçlar doğurabilir – gerçi işten atma tehdidi, bir suç işlemeye yönelik değil de yasal bir hak kullanımı gibi görülebilir, ancak baskı unsuru içerdiğinde mobbing veya ayrımcılık gibi konular gündeme gelebilir. Tehdit suçuna dönersek, kanuna aykırı bir zararla korkutma esastır. Fail “Seni dava edeceğim, polise vereceğim” dediğinde bu bir “tehdit” değil, yasal yollara başvurma vaadidir, dolayısıyla suç sayılmaz (çünkü kimse yasal hakkını kullanmakla tehdit edildi diye suç oluşmaz).

Uygulamada sık görülen bir durum da tehdit ile hakaret suçunun karıştırılması veya birleşmesidir. Hakaret, bir kişinin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyici sövme, küfür gibi sözlerdir ve ayrı bir suçtur. Bazen fail hem hakaret hem tehdit birlikte savurur (“Seni gebertirim, adi herif!” gibi). Bu durumda her iki suç da oluşur ve ayrı ayrı değerlendirilir. Ancak salt hakaret içeren bir söz tehdit sayılmaz (örn. “Seni aptal!” demek hakarettir ama tehdit değildir; “Seni öldüreceğim aptal!” derse hem tehdit hem hakaret olur). Telefonda küfür etmek sadece hakaret suçu oluştururken, telefonda “seni vücuduna zarar vereceğim” demek tehdit suçunu oluşturur – ikisinin cezai sonuçları farklıdır. Bu ayrım uygulamada önemlidir çünkü bazen kavga anında edilen laflar doğru nitelendirilmelidir; hakaret ayrı, tehdit ayrıdır.

Yargı kararlarına bakıldığında, tehdit suçuyla ilgili ilginç örnekler ve yorumlar görmekteyiz. Örneğin Yargıtay, bir olayda failin sadece belindeki silahı gösterip hiçbir söz söylememesine rağmen, bunu mağduru korkutmaya yönelik bir davranış sayıp tehdit suçundan mahkumiyeti onamıştır. Bu, “tehditte söz şart değil, hareket de yeterli” ilkesini pekiştirir. Bir başka kararda, failin köpeğini mağdura saldırtacağını söylemesi üzerine Yargıtay, köpeği bir “silah” sayarak olayın silahla tehdit kapsamına girdiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay içtihatlarına göre, oyuncak bir silah gerçek sanılıyorsa onunla yapılan tehdidi de gerçek silah gibi değerlendirmek gerekebilir; ancak mağdur silahın oyuncak olduğunu biliyorsa o durumda silahlı tehdit suçu oluşmaz. Bir diğer dikkat çekici husus, tehdidin gıyapta yapılmasıyla ilgilidir: Yargıtay, mağdurun bulunmadığı bir ortamda, sadece üçüncü kişilere karşı yapılan tehdidin nitelikli halinin (örneğin silahla tehdit 106/2-a) oluşması için silahın mağdura etki edecek şekilde kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Örneğin fail, mağdur yokken evine kurşun sıkarak tehdit ediyorsa, bıraktığı izler mağduru korkutmak içinse yine silahlı tehdit sayılır; ama mağdur hiç haberdar olmayacak şekilde bir eylemse nitelikli tehditten söz edilemez.

Uygulamada sosyal medya üzerinden tehdit de son yıllarda oldukça gündemde. Bir kimse Facebook, Twitter gibi bir mecrada herkese açık biçimde bir başkasını tehdit ederse bu da suçtur ve genellikle deliliyle ortada olduğu için tespit edilmesi kolaydır. Özellikle sahte hesaplarla yapılan tehditlerde failin kimliğini tespit etmek zaman alabilir ama mümkün olduğu durumda ceza daha ağır olacaktır (kimliği gizleyerek tehdit kapsamında). Nitekim sahte hesap açarak tehdit mesajı atan kişinin suçu, Yargıtay tarafından “kendini tanınmayacak hale koymak suretiyle tehdit” olarak değerlendirilmekte ve TCK 106/2-b kapsamında cezalandırılmaktadır. Bu da gösteriyor ki internet üzerinden anonim tehdit ettiğini sananlar yakalandıklarında daha yüksek bir ceza ile karşılaşabilirler.

Son olarak, tehdit fiilleri bazen daha ağır suçların parçası olabilir. Örneğin gasp (yağma) suçunda fail, mal almak için tehdit kullanır; burada tehdit, yağma suçunun unsuru olduğundan ayrıca tehditten ceza verilmeyip yağmadan verilir. Tehdit bazen aile içi şiddetin bir parçası olabilir; bu durumda da yargı makamları koruma tedbirleri (örneğin uzaklaştırma kararı) uygulayabilmektedir. Vatandaşlar tehdit ile karşılaştıklarında öncelikle kendi can güvenliklerini sağlamalı ve mümkünse çevreden yardım almalıdırlar. Ardından en kısa sürede emniyet veya savcılığa başvurarak durumu bildirmeleri önemlidir. Hukuk sistemi, tehdit mağdurlarını korumak için gerekli mekanizmalara sahiptir. Özellikle şiddet tehdidi altındaki kişiler için kolluk kuvvetleri koruma tedbirleri alabilir, acil durum hatları (112, 155 vb.) aranabilir. Tehdit suçunun ciddiye alınması gereken bir fiil olduğu unutulmamalıdır; “lafdır geçer” diyerek göz ardı etmek bazen ileride gerçekleşebilecek zararların habercisini kaçırmak anlamına gelebilir. Dolayısıyla, hem tehdit etmemenin hem de tehdide boyun eğmemenin bilinciyle hareket edilmelidir. Kanunlarımız, hiç kimsenin bir başkasını korku altında tutmasına izin vermez ve bu suçu işleyenlerin, şartları oluştuğunda adalet önünde hesap vermesini öngörür.

Sıkça Sorular Sorular

Tehdit Eden Kişi Ne Ceza Alır?

Türk Ceza Kanunu’nda tehdit suçu, kişilerin huzur ve güvenliğini koruma amacıyla düzenlenmiştir. Basit tehdit suçu TCK m.106/1’de yer almakta olup, failin mağduru hayata, vücut bütünlüğüne veya onuruna yönelik saldırı yapılacağı yönünde korkutması halinde oluşur. Bu durumda öngörülen ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır.

Eğer tehdit suçunda silah kullanılmış, birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmiş ya da suç örgütü faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilmişse, bu durum nitelikli tehdit sayılır ve verilecek ceza artırılır. Ayrıca tehdit, mala yönelik ise (örneğin “evini yakarım”) fail hakkında 6 aya kadar hapis cezası uygulanabilir.

Tehdit Suçundan Tutuklama Olur mu?

Tehdit suçunda verilecek ceza genellikle alt sınırı düşük olduğundan (6 ay hapis veya adlî para cezası) tutuklama kararı her somut olayda otomatik olarak verilmez. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklama, ancak kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve kaçma veya delilleri karartma ihtimali gibi nedenler mevcutsa uygulanabilir.

Bununla birlikte, tehdit suçunun nitelikli hali (örneğin, silahla tehdit, örgüt faaliyeti çerçevesinde tehdit, birden fazla kişiye karşı tehdit) söz konusu olduğunda, öngörülen ceza artar ve bu durumda tutuklama ihtimali yükselir.

Sonuç olarak, tehdit suçundan her zaman tutuklama kararı verilmez; mahkeme, olayın özelliklerini, delil durumunu ve şüphelinin kişisel koşullarını değerlendirerek tutuklamaya gerek görürse bu tedbiri uygulayabilir.

Tehdit Suçu Nasıl İspatlanır?

Tehdit suçunun ispatında temel kriter, mağdurun korkutulması amacıyla yapılan söz, davranış veya yazılı/elektronik beyanların ortaya konulabilmesidir. Bu nedenle ispat çoğunlukla şu delillerle sağlanır:

  • Tanık Beyanları: Olayı gören veya duyan kişilerin ifadeleri.

  • Ses ve Görüntü Kayıtları: Tehdit anının kamera veya ses kaydı ile belgelenmesi.

  • Telefon Kayıtları ve Mesajlar: SMS, WhatsApp, sosyal medya yazışmaları gibi elektronik deliller.

  • Mağdurun Beyanı: Özellikle başka delillerle desteklenmişse büyük önem taşır.

Ceza yargılamasında “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi geçerli olduğundan, tehdit suçunun ispatı için delillerin inandırıcı, somut ve çelişkisiz olması gerekir. Yalnızca soyut iddia ile tehdit suçundan mahkûmiyet kararı verilmez.

Telefon ve Mesajla Tehditin Cezası Nedir?

Tehdit suçunun telefon aramaları, SMS, WhatsApp, e-posta veya sosyal medya mesajları yoluyla işlenmesi mümkündür. Bu durumda da TCK m.106 hükümleri uygulanır. Failin mağduru ölümle, yaralamayla veya mala zarar vermekle korkutması, iletişim araçları kullanılarak gerçekleştirilse bile tehdit suçunu oluşturur.

  • Basit tehdit halinde: 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası söz konusu olur.

  • Nitelikli tehdit (örneğin, silahla veya birden fazla kişiyle işlenmişse): Cezanın artırılması gündeme gelir.

  • Telefon ve mesaj yoluyla tehdit, ayrıca haberleşme özgürlüğünün ihlali gibi başka suçlarla birlikte de değerlendirilebilir.

Yargıtay kararlarında, telefon ve mesajla yapılan tehditlerin delil olarak kabul edildiği ve ekran görüntüsü, yazışma kayıtları, HTS raporları gibi belgelerle doğrulandığında mahkûmiyet için yeterli sayıldığı görülmektedir.

Tehdit Suçunun Yatarı Nedir?

Halk arasında “yatar” ifadesi, verilen hapis cezasının fiilen cezaevinde geçirilmesi gereken süresini ifade eder. Tehdit suçunda yatar hesabı, verilen cezanın süresine, suçun basit mi nitelikli mi olduğuna ve failin daha önce sabıkasının olup olmadığına göre değişir.

  • Basit tehdit suçunda genellikle kısa süreli hapis cezaları adlî para cezasına çevrilmekte veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulanabilmektedir. Bu durumda fiilen bir “yatar” söz konusu olmaz.

  • Eğer fail daha önce kasıtlı suçtan mahkûm olmuşsa ya da ceza nitelikli tehdit nedeniyle daha yüksekse, infaz aşamasında cezanın bir kısmı cezaevinde geçirilir.

  • İnfaz hukukuna göre süreli hapis cezalarında koşullu salıverme ve denetimli serbestlik hükümleri uygulanır. Dolayısıyla verilen cezanın tamamı yatılmaz, belirli bir kısmı infaz edilir.

Kısaca, tehdit suçunda yatar, dosyanın özelliklerine, verilen cezanın miktarına ve failin kişisel durumuna göre değişir; çoğu basit tehdit vakasında fiili hapis yatma ihtimali oldukça düşüktür.

Mesajla Tehditin Cezası

Mesaj yoluyla (SMS, WhatsApp, sosyal medya veya e-posta) tehdit, yazılı delil bırakması nedeniyle en çok rastlanan tehdit şekillerinden biridir. Türk Ceza Kanunu m.106 kapsamında değerlendirilir ve cezai sonuçları, telefonla tehdit ile aynıdır.

  • Basit tehdit mesajları için ceza: 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası.

  • Eğer tehdit mesajı, silah kullanma, birden fazla kişiyle hareket etme veya örgüt faaliyeti çerçevesinde yapılmışsa, ceza ağırlaştırılır.

  • Mesajın kaydedilmiş olması, olayın ispatı açısından güçlü bir delil niteliği taşır ve mahkemeler bu tür elektronik kayıtları dikkate alır.

Sonuç olarak, mesajla tehdit, hem delillendirilmesi kolay hem de cezai yaptırımı olan bir fiildir.

Hakaret ve Tehditten Ceza Alır mıyım?

Hakaret ve tehdit, Türk Ceza Kanunu’nda ayrı suç tipleri olarak düzenlenmiştir. Ancak çoğu olayda bu iki suç birlikte işlenmektedir.

  • Hakaret suçu (TCK m.125): Bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici söz veya davranışlarla işlenir. Basit halinde 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası öngörülmüştür.

  • Tehdit suçu (TCK m.106): Kişinin hayatına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar verileceği yönündeki korkutma fiilidir. Basit halinde 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası uygulanır.

Bu iki suç aynı olayda birlikte işlendiğinde, fail hakkında her iki suçtan ayrı ayrı hüküm kurulabilir. Dolayısıyla “hem hakaret hem tehdit ettim, tek suç olur” düşüncesi yanlıştır. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre ayrı ayrı ceza verebilir.

Bununla birlikte, failin sabıkasız olması, pişmanlık göstermesi, uzlaşma veya şikayetten vazgeçme gibi durumlar cezada indirim veya davanın düşmesi sonucunu doğurabilir.

Nitelikli Tehdit Nedir, Cezası Nedir?

Tehdit suçunun bazı ağır hallerine “nitelikli tehdit” denir. Türk Ceza Kanunu m.106/2’de düzenlenen bu durumlarda tehdit daha ciddi kabul edilerek daha ağır cezalar öngörülmüştür.

Nitelikli tehdit halleri şunlardır:

  • Silahla tehdit (tabanca, bıçak vb. kullanılması veya gösterilmesi),

  • Birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi,

  • Suç örgütünün sağladığı güçten yararlanarak işlenmesi,

  • Kamu görevlisine görevinden dolayı yapılması,

  • Yakın akrabaya veya belli sıfatlara sahip kişilere karşı işlenmesi.

Bu hallerde ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına kadar çıkabilir. Ayrıca mağdurun birden fazla kişi olması halinde, her mağdur için ayrı ayrı tehdit suçu oluşur.

Sonuç olarak, nitelikli tehdit basit tehdide göre çok daha ciddi bir suçtur ve hem cezanın alt sınırı yükselmekte hem de tutuklama ihtimali artmaktadır.

Tehdit Suçu Beraat Kararları

Tehdit suçunda beraat kararı verilmesi mümkündür. Ceza yargılamasında en temel ilke “şüpheden sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesidir. Bu nedenle, sanığın cezalandırılabilmesi için suçun her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanmış olması gerekir.

Beraat kararları genellikle şu durumlarda görülür:

  • Tehdit iddiasının yalnızca soyut beyanlara dayanması ve başka delillerle desteklenmemesi,

  • Sözlerin günlük hayatta kullanılan, ciddi bir tehdit içermeyen ifadelerden ibaret olması,

  • Mağdurun olayla ilgili beyanının çelişkili, tutarsız veya güvenilir bulunmaması,

  • Ses kaydı, mesaj veya tanık gibi objektif delillerin bulunmaması.

Örneğin, Yargıtay kararlarında sıkça vurgulandığı üzere, kızgınlıkla söylenen ve objektif olarak tehdit oluşturmayacak ifadeler, tek başına mahkûmiyet için yeterli kabul edilmez. Bu gibi hallerde sanık hakkında beraat kararı verilebilir.

Tehdit Suçu Şikayete Tabi mi?

Tehdit suçunun şikâyete tabi olup olmadığı, tehdidin konusuna göre değişir.

  • Hayata, vücut bütünlüğüne veya cinsel dokunulmazlığa yönelik tehditler: Bu tür tehditler re’sen soruşturulur. Yani mağdur şikâyette bulunmasa bile savcılık olayı öğrendiğinde soruşturma başlatabilir.

  • Mala zarar verme tehdidi (örneğin “arabana zarar veririm”, “dükkanını yakarım” gibi): Bu tür tehditler ise şikâyete tabidir. Mağdurun şikâyetçi olmaması halinde soruşturma yürütülemez ve dava açılamaz.

Dolayısıyla her tehdit vakasında aynı usul uygulanmaz. Tehdidin hangi hukuki değeri hedef aldığına bakılarak, şikâyete tabi olup olmadığı belirlenir.

Telefonda Ölüm Tehdidi Cezası

Bir kişiye telefonda “seni öldüreceğim” şeklinde sözler sarf edilmesi, Türk Ceza Kanunu m.106/1 kapsamında hayata yönelik tehdit olarak değerlendirilir. Bu, tehdit suçunun en ağır şekillerinden biridir.

  • Basit ölüm tehdidinde öngörülen ceza: 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır.

  • Eğer ölüm tehdidi silahla, birden fazla kişiyle birlikte, örgüt faaliyeti kapsamında veya kamu görevlisine karşı işlenirse, bu durumda ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olarak uygulanır.

  • Telefonda yapılan tehdit, genellikle ses kayıtları, HTS dökümleri ve tanık beyanlarıyla ispatlanır.

Özetle, telefonda ölüm tehdidi basit bir hakaret değil, ciddi bir suçtur ve fail hakkında hapis cezası verilmesi ihtimali oldukça yüksektir. Ayrıca nitelikli hallerde tutuklama ihtimali de artmaktadır.

 

 

Tehdit
Tehdit

 

author avatar
Kübra YILDIZ ÇOLAK