Bankalar kendilerinden tüketici kredisi çektirmek isteyen kişilere risk ölüm durumunda kredinin borçlusuz kalma ihtimaline karşı hayat sigortası yaptırmaktadırlar. Hayat sigortası genellikle mortgage yani ev kredisi çeken tüketicilere uygulanmaktadır. Peki bu hayat sigortası zorunlu mudur? 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu’nun tüketici kredileri başlığında sigorta yaptırılmasına yer verilmiştir. Buna göre:
MADDE 29 – (1) Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminat, kredi veren tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir.
Yani bankalar tüketicinin açık talebi olmadığı takdirde hayat sigortası yaptıramazlar. Uygulamada kredi çekmeye gelen kişilere bu konu hakkında yeteri kadar bilgi verilmemekte hatta imzalanan belgeler arasında hayat poliçesine imza attıklarını dolayısıyla kendilerine hayat sigortası yapıldığını dahi bilmemektedirler.
Bankalar anlaştıkları sigorta şirketleriyle iş bu poliçeyi tüketicilere sunmaktadır. Genel işlem şartlarından oluştuğundan tüketicinin değiştirme hakkı bulunmamaktadır. Çoğu kişi zorunlu olmamasına rağmen hayat sigortası yaptırdığından habersiz yıllarca sigorta şirketine para ödemektedir. Hayat sigortasını iptal etmek isteyen tüketiciler konuyla ilgili olarak kredi aldığı bankaya başvurmaları gerekmektedir. Sonuç alamadıkları takdirde de tüketici hakem heyetine başvurmalıdırlar. Kişilerin konuyla ilgili olarak danışmanlık almaları faydalı olacaktır.
HAYAT SİGORTASININ KAPSAMI NEDİR?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hayat sigortası kişinin çekmiş olduğu kredi kapsamındaki borcu için geçerlidir dolayısıyla da kişinin aynı bankada kredi kartı borcu söz konusuysa bu sigorta kapsamında olmayacaktır. Ya da örneğin kişi bankadan biri araç biri konut olmak üzere iki kredi çekti. Sadece konut kredisinde hayat sigortası yapılmış olsun, poliçede yer alan olası risk durumunda sigorta şirketi sadece konut kredisi ile ilgili olan borcu karşılayacaktır.
Hayat sigortası kapsamının belirlenmesindeki bir diğer önemli husus hayat sigortası poliçesinde yer alan ve tüketicinin altına imzasını attığı hükümlerdir. Bunlar genellikle benzer hükümleri içermekte olup trafik kazası sonucu kişi hayatını kaybetmişse sigorta şirketi söz konusu borcu karşılamamaktadır. Dolayısıyla bankalar da borç dolayısıyla vefat eden tüketicinin mirasçılarına takip başlatabilmekte ve mirasçılarından söz konusu borcu tahsil edebilmektedir.
Sigorta şirketleri ayrıca kişinin kronik bir rahatsızlığı varsa diyabet, tanbsiyon gibi ya da yüksek risk taşıyan hastalıklarından biri varsa kanser gibi bu sebeple vefat etmesi halinde de ödemeyi reddebiliyorlar.
KİŞİ TÜKETİCİ KREDİSİ ÇEKTİKTEN SONRA ÖLÜRSE NE OLUR?
Bunu kredi çeken kişinin bu kredi kapsamında hayat sigortası olup olmadığına göre değerlendirmek gerekir.
KİŞİ ÖLÜRSE VE HAYAT SİGORTASI YOKSA NE OLUR?
Kişi ölürse ve hayat sigortası da yoksa bankalar ölen kişinin mirasçılarına geride kalan kredi borcunun tahsilini isteyebilir. Bunun için mirasın iradi olarak ya da hükmen reddedilmemiş olması gerekir. Eğer miras reddedilmişse bu durumda artık banka mirasçılara gidemeyecektir.
KİŞİ ÖLÜRSE VE HAYAT SİGORTASI VARSA NE OLUR?
Öncelikle yukarıda açıkladığımız gibi hayat sigortasının kapsamının neler olduğu önemlidir. Genellikle kanserden ya da kronolojik rahatsızlıktan veya trafik kazasında ölen kişierde poliçe kapsamında kabul edilmediğinden kişinin hayat sigortası olsa bile sigorta şirketleri ödemeyebiliyor. Kişinin ölümü poliçe kapsamında ise bu durumda sigorta şirketi bankaya tazminat ödemek zorundadır. Ancak uygulamada bankalar kalan kredi borcu dolayısıyla sigorta şirketi yerine diekt ölen kişinin mirasçılarına gidebilmekteler. Her ne kadar poliçe üç taraflı bir anlaşma da olsa Yargıtay bu durumu dürüstlük kuralına aykırı olarak reddetmektedir. Gerekçe olarak ise sigorta şirketinin güçlü durumda olmasına rağmen doğrudan güçsüz taraf olan mirasçılara gidilmesini dürüstlük kuralına aykırı bulmuştur.
KİŞİ HASTAYSA BUNU BİLDİRMEK ZORUNDA MIDIR?
Tüketici bankayla kredi anlaşması yaparken kronik bir rahatsızlığı ya da mevcut rahatsızlığı olup olmadığı sorulmakta ve ona göre hayat sigortası yapılmaktadır. Buna göre eğer kişi rahatsızsa kredi anlaşması yapıldığı esnada bunu bildirmekle yükümlüdür. Aksi takdirde kişi bu hastalığı dolayısıyla vefat ederse sigorta şirketi söz konusu borcu ödemeyebilir. Ancak kişi kredi anlaşmasından sonra hastanıp vefat etmişse bu durumda kişi bildirmemiş bile olsa sigorta şirketi borcu ödemek zorundadır. Çünkü bildirim şartı kredi anlaşmasının imzalandığı anda önem arz etmektedir. Uygulamada ise kişi kredi anlaşmasından sonra kanserden hastalanıp ölse bile banka tarafından mirasçılara borç dolayısıyla gidebilmekteler. Kişiler böyle durumlarda yasal yollardan haklarını aramalı ve dava açmalıdırlar.
Ayrıca bildirim şartı ile birlikte kişinin söz konusu hastalığı bilip bilmediği de çok önemlidir. Kişi kredi anlaşması esnasında hasta olduğunu bilmiyor olabilir. Yargıtay kararlarında da yine anlaşma esnasında tüketicinin hastalığını bilip bilmediğinin araştırılmasını istenmiştir.
Yargıtayın bu konuda emsal olacak bir diğer önemli kararı ise kişinin kredi anlaşması esnasında kanser olması, tedavi görmesi sebebiyle de kaşlarının ve saçlarının dökülmesi üzerine bildirmemesine rağmen sigorta şirketini kusurlu bulmasıdır. Gerekçesi ise kredi anlaşması imzalandığı sırada hasta olduğu anlaşılan tüketici bildirmese bile görünüşünden hasta olduğunun anlaşıldığı ve sigorta şirketince söz konusu unsurun göz önünde bulundurmaması dolayısıyla tüketiciyle birlikte sigorta şirketini kusurlu bulmuştur.
Eğer bankanızla ilgili kredi anlaşması veya hayat sigortası dolayısıyla anlaşmazlık yaşıyorsanız söz konusu anlaşma ve poliçeyle birlikte danışmanlık almanız faydalı olacaktır. Her somut olay kendi içinde farklı unsurlar barındırıp farklı hukuki yollara başvuruyu gerektirmektedir.