Giriş
Sözleşme, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulan bir hukuki işlemdir. Klasik sözleşme teorisi, hukuki sorumluluğun ancak geçerli bir sözleşme kurulduktan sonra, bu sözleşmenin ihlali (ifa etmeme, eksik veya kötü ifa) ile doğacağını kabul eder. Ancak modern hukuk, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin sözleşmenin kurulduğu o “sihirli” anla başlamadığını, aksine sözleşme yapma amacıyla bir araya geldikleri andan itibaren birbirlerine karşı dürüstlük kuralı çerçevesinde belirli yükümlülükler altına girdiklerini kabul etmektedir. İşte bu sözleşme öncesi evrede, taraflardan birinin dürüstlük kuralına aykırı, kusurlu davranışıyla diğer tarafa zarar vermesi halinde doğan sorumluluğa, Alman hukukçu Rudolf von Jhering tarafından geliştirilen “Culpa in Contrahendo” (sözleşme görüşmelerindeki kusur) sorumluluğu denir.
Bu hukuki incelemede, Culpa in Contrahendo kavramının tanımı, tarihsel gelişimi, hukuki niteliği hakkındaki tartışmalar, Türk Borçlar Hukuku’ndaki yasal dayanakları, sorumluluğun şartları, uygulama alanları ve yargı kararlarındaki yansımaları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Culpa in Contrahendo Kavramının Tanımı ve Tarihsel Gelişimi
Culpa in Contrahendo, Latince “sözleşme akdindeki kusur” anlamına gelir. Bu sorumluluk türü, bir sözleşme kurmak amacıyla görüşmelere başlayan tarafların, bu süreçte birbirlerine karşı dürüst, özenli ve aydınlatıcı davranma yükümlülüğü altında olduğunu kabul eder. Bu yükümlülüklerin kusurlu bir şekilde ihlali sonucu, sözleşmenin hiç kurulamaması veya geçersiz (batıl/iptal edilebilir) olarak kurulması nedeniyle bir tarafın uğradığı zararın tazmin edilmesi esasına dayanır.
Bu kavramı 19. yüzyılda ilk kez ortaya atan Jhering, başlangıçta bu sorumluluğu sadece “geçersiz olarak kurulan” sözleşmelerle sınırlı tutmuştur. Ancak zamanla doktrin ve yargı kararları, bu sorumluluğun alanını genişleterek, “sözleşmenin hiç kurulamadığı” veya “geçerli olarak kurulduğu ancak görüşmelerdeki kusur nedeniyle bir tarafın zarara uğradığı” durumları da kapsayacak şekilde geliştirmiştir.
Bu sorumluluğun temelinde, tarafların sözleşme görüşmelerine başlamakla aralarında kanundan doğan özel bir “güven ilişkisi” kurdukları fikri yatar. Taraflar, birbirlerinin dürüst davranacağına, önemli bilgileri gizlemeyeceğine ve sözleşmeyi kurma niyetinde ciddi olduğuna güvenerek bu sürece girerler. İşte Culpa in Contrahendo, bu meşru güvenin kusurlu bir davranışla sarsılması sonucu doğan zararları tazmin etmeyi amaçlar.
Culpa in Contrahendo Hukuki Niteliği: Sözleşme mi, Haksız Fiil mi?
Culpa in Contrahendo sorumluluğunun hukuki niteliği, doktrinde uzun süre tartışılmıştır. Zira bu sorumluluk, ortada henüz geçerli bir sözleşme olmadığı için tipik bir “sözleşme sorumluluğu” değildir. Öte yandan, taraflar arasında basit bir haksız fiil ilişkisinden daha yoğun, özel bir güven ilişkisi bulunduğu için tipik bir “haksız fiil sorumluluğu” olarak da nitelendirilemez.
- Haksız Fiil Sorumluluğu Görüşü: Bu görüş, ortada bir sözleşme bulunmadığından, sorumluluğun ancak genel haksız fiil hükümlerine (Türk Borçlar Kanunu m. 49 vd.) dayanabileceğini savunur. Ancak bu görüş, ispat yükü (kusurun ispatı davacıya aittir) ve zamanaşımı (daha kısa olan 2 ve 10 yıllık süreler) açısından zarar gören taraf aleyhine sonuçlar doğurur.
- Sözleşme Sorumluluğu Görüşü: Bu görüş, taraflar arasında sözleşme görüşmelerine başlamakla zımni bir “güven sözleşmesi” kurulduğunu ve sorumluluğun bu sözleşmenin ihlaline dayandığını ileri sürer. Bu yaklaşım, ispat yükü (kusursuzluğun ispatı davalıya aittir) ve zamanaşımı (genel 10 yıllık süre) bakımından zarar gören lehinedir.
- Kendine Özgü (Sui Generis) Sorumluluk Görüşü: Türk-İsviçre hukukunda hâkim olan ve Yargıtay tarafından da benimsenen görüş budur. Buna göre Culpa in Contrahendo, ne tam olarak bir sözleşme ne de tam olarak bir haksız fiil sorumluluğudur. Kaynağını kanundan (TMK m. 2, dürüstlük kuralı) alan, kendine özgü, isimsiz bir borç ilişkisidir. Ancak sonuçları (ispat yükü, zamanaşımı vb.) bakımından kıyasen sözleşme sorumluluğu hükümlerine tabi tutulur.
Yargıtay’ın bu konudaki yaklaşımı nettir:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/11-1245, K. 2019/1123, T. 05.11.2019
“Sözleşme görüşmeleri sırasında taraflardan birinin diğerine kusurlu davranışı ile verdiği zarardan sorumluluğu ifade eden culpa in contrahendo sorumluluğu, Yargıtay tarafından da kabul edilmekte ve kendine özgü (sui generis) bir sorumluluk türü olarak nitelendirilmektedir. Bu sorumluluk, dürüstlük kuralına dayanan ve sözleşme benzeri bir güven ilişkisinden kaynaklandığı için, uygulanacak hükümlerin kıyasen sözleşme sorumluluğuna ilişkin hükümler olması gerektiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, ispat yükü ve zamanaşımı gibi konularda haksız fiil hükümlerine değil, sözleşme hükümlerine başvurulmalıdır.”
Türk Borçlar Hukukunda Yasal Dayanaklar ve Sorumluluğun Şartları
Türk hukukunda Culpa in Contrahendo‘yu açıkça düzenleyen tek bir madde yoktur. Bu sorumluluk, temelini Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralından alır.
Türk Medeni Kanunu – Madde 2
TMK MADDE 2 – Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Sözleşme görüşmelerine başlayan taraflar, bu madde uyarınca birbirlerine karşı dürüst davranmakla yükümlüdür. Bu genel yükümlülük, somut olarak şu alt yükümlülükleri içerir:
- Aydınlatma Yükümlülüğü: Taraflar, karşı tarafın kararını etkileyebilecek, sözleşmenin konusuyla ilgili önemli hususlarda (örn: satılan malın ayıplı olduğu, arsanın imar durumu vb.) birbirlerini aydınlatmak zorundadır.
- Koruma ve Özen Yükümlülüğü: Taraflar, görüşmeler süresince birbirlerinin mal ve şahıs varlıklarına zarar vermemek için gerekli özeni göstermelidir. (Örn: Müşterinin mağazada kaygan zeminde düşmesi).
- Görüşmeleri Ciddi Şekilde Sürdürme Yükümlülüğü: Taraflardan biri, en başından beri sözleşme yapma niyeti olmaksızın, sırf karşı tarafı oyalamak, ticari sırlarını öğrenmek veya piyasa araştırması yapmak gibi dürüstlüğe aykırı amaçlarla görüşmelere başlamamalı ve aniden, haklı bir neden olmaksızın görüşmeleri kesmemelidir.
Culpa in Contrahendo sorumluluğunun doğması için şu şartların bir arada bulunması gerekir:
- Sözleşme Görüşmelerinin Varlığı: Taraflar arasında bir sözleşme kurma amacına yönelik ciddi bir temas ve müzakere süreci başlamış olmalıdır.
- Dürüstlük Kuralına Aykırı, Kusurlu Bir Davranış: Taraflardan birinin yukarıda sayılan aydınlatma, koruma veya ciddi davranma yükümlülüklerinden birini kusurlu olarak (kasten veya ihmalen) ihlal etmesi gerekir.
- Zararın Meydana Gelmesi: Bu kusurlu davranış sonucunda diğer tarafın bir zarara uğraması gerekir.
- İlliyet Bağı: Meydana gelen zarar ile dürüstlük kuralına aykırı kusurlu davranış arasında uygun bir nedensellik bağı bulunmalıdır.
Tazmin Edilecek Zarar: Menfi (Olumsuz) Zarar
Culpa in Contrahendo sorumluluğunda talep edilecek zarar, kural olarak menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar, “sözleşme geçerli olarak kurulsaydı elde edilecek olan kâr” (müspet zarar) değil, “bu sözleşme görüşmelerine hiç girilmeseydi uğranılmayacak olan zarar”dır. Diğer bir deyişle, zarar gören tarafın, sözleşmenin kurulacağına duyduğu güvenin boşa çıkması nedeniyle uğradığı zarardır.
Menfi zarara şunlar örnek verilebilir:
- Sözleşme görüşmeleri için yapılan masraflar (yol, konaklama, iletişim giderleri).
- Noter, eksper, avukat gibi uzmanlara ödenen ücretler.
- Bu sözleşmeye güvenerek kaçırılan başka bir sözleşme fırsatı (ispatlanması şartıyla).
- Sözleşmenin geçersizliği nedeniyle ödenen cezai şart veya tazminatlar.
Sonuç
Culpa in Contrahendo, sözleşme adaletini ve taraflar arasındaki güveni koruyan, modern hukukun vazgeçilmez bir kurumudur. Bu sorumluluk, hukuki ilişkinin sadece sözleşmenin kurulmasıyla sınırlı olmadığını, görüşme sürecinin de dürüstlük kuralı tarafından korunduğunu ortaya koyar. Türk hukukunda TMK m. 2’ye dayanan ve Yargıtay tarafından “kendine özgü bir sorumluluk” olarak kabul edilip kıyasen sözleşme hükümlerine tabi tutulan bu ilke, sözleşme yapma niyetiyle bir araya gelen tarafları daha özenli, dürüst ve şeffaf davranmaya teşvik ederek hukuki güvenliğe önemli bir katkı sağlamaktadır.
Kaynakça
Eren, F. (2021). Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Yetkin Yayınları.
Oğuzman, M. K., & Öz, M. T. (2020). Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Vedat Kitapçılık.
