Pratik BilgilerPacta Sunt Servanda (Ahde Vefa) İlkesi: Sözleşme Hukukunun Temeli

7 Aralık 2025

Giriş

“Pacta Sunt Servanda”, Latince kökenli bir deyiş olup, “sözleşmeler bağlayıcıdır” veya “verilen söze sadık kalınmalıdır” anlamına gelir. Modern hukukun temelini oluşturan bu ilke, tarafların serbest iradeleriyle kurdukları bir sözleşmenin, kendileri için bir kanun hükmünde olduğu ve bu sözleşmeden doğan borçlarını iyi niyetle ifa etmek zorunda oldukları prensibini ifade eder. Ahde vefa ilkesi olarak da bilinen bu prensip, sadece özel hukuk sözleşmeleri için değil, aynı zamanda devletlerarası ilişkileri düzenleyen uluslararası antlaşmalar için de vazgeçilmez bir kuraldır.

Bu hukuki incelemede, Pacta Sunt Servanda ilkesinin tanımı, tarihsel ve felsefi kökenleri, Türk Borçlar Hukuku’ndaki yeri, uluslararası hukuktaki yansımaları ve bu ilkenin sınırlarını çizen istisnai durumlar (özellikle emprevizyon teorisi) detaylı bir şekilde, ilgili kanun maddeleri ve yargı kararları ışığında ele alınacaktır.

Pacta Sunt Servanda İlkesinin Tanımı ve Felsefi Temelleri

Pacta Sunt Servanda ilkesi, hukuki güvenliğin ve öngörülebilirliğin temel taşıdır. Bu ilke olmasaydı, tarafların imzaladıkları sözleşmelere keyfi olarak uymamaları riski doğar, bu da ticari ve sosyal hayatın kaosa sürüklenmesine neden olurdu. İlkenin temelinde yatan felsefe, bireyin irade serbestisine ve verdiği söze duyulan saygıdır. Bir kişi, özgür iradesiyle bir borç altına girmişse, bu borcun gereğini yerine getirme ahlaki ve hukuki yükümlülüğü altındadır.

Bu ilkenin kökenleri Roma Hukuku’na ve Kilise Hukuku’nun (Kanon Hukuku) ahlaki öğretilerine kadar uzanır. Roma Hukuku’nda başlangıçta sadece belirli tip sözleşmeler (contractus) bağlayıcıyken, zamanla irade beyanlarının kendisinin borç doğurması gerektiği fikri gelişmiştir. Kilise Hukuku ise “verilen sözün ahlaki bağlayıcılığı” (pactum nudum) üzerinde durarak ilkenin ahlaki temelini güçlendirmiştir.

Modern hukukta bu ilke, şu üç temel unsuru içerir:

  1. Bağlayıcılık: Geçerli olarak kurulmuş bir sözleşme, taraflar için bağlayıcıdır.
  2. İfa Yükümlülüğü: Taraflar, sözleşmede üstlendikleri edimleri tam ve gereği gibi yerine getirmekle yükümlüdür.
  3. Değiştirilemezlik: Taraflardan biri, tek taraflı iradesiyle sözleşme koşullarını değiştiremez veya sözleşmeden dönemez.

Türk Borçlar Hukukunda Pacta Sunt Servanda İlkesi

Pacta Sunt Servanda ilkesi, Türk hukukunda herhangi bir kanun maddesinde bu isimle açıkça zikredilmemekle birlikte, Borçlar Kanunu’nun ruhuna ve temel prensiplerine tamamen sinmiştir. İlkenin varlığı, kanunun sistematiğinden ve birçok maddesinden dolaylı olarak anlaşılmaktadır.

Yasal Dayanaklar

  • Sözleşme Serbestisi (Anayasa Madde 48, TBK Madde 26): Tarafların kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmamak kaydıyla diledikleri gibi sözleşme yapabilmeleri, bu sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleyebilmeleri (TBK m. 26), iradelerinin bir “kanun” gibi sonuç doğurmasının temelini oluşturur. Bu serbestinin doğal sonucu, kurulan bu “özel kanuna” uyma zorunluluğudur.
  • Dürüstlük Kuralı (TMK Madde 2): Medeni Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı, hakların kullanılmasında ve borçların ifasında temel bir ölçüttür. Bir sözleşmeyi imzaladıktan sonra ondan keyfi olarak kaçınmak, dürüstlük kuralına açık bir aykırılık teşkil eder. Ahde vefa, dürüstlük kuralının sözleşme hukukundaki en somut görünümlerinden biridir.
  • Borcun İfası (TBK Madde 83 vd.): Borçlar Kanunu’nun borçların ifasına ilişkin hükümleri, borcun tam ve gereği gibi ifa edilmesi gerektiğini varsayar. Bu da Pacta Sunt Servanda ilkesinin doğal bir sonucudur.

Yargıtay Kararlarında İlkenin Yeri

Yargıtay, istikrarlı kararlarında ahde vefa ilkesini sözleşme hukukunun temel taşı olarak kabul etmekte ve tarafların bu ilkeye uyması gerektiğini sürekli olarak vurgulamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/13-631, K. 2021/226, T. 09.03.2021

“Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (ahde vefa-pacta sunt servanda) ve sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmekle yükümlüdür. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır.”

Bu karar, Yargıtay’ın ilkeye ne kadar büyük bir önem atfettiğini ve onu hukuki güvenliğin bir teminatı olarak gördüğünü açıkça göstermektedir.

Pacta Sunt Servanda İlkesinin İstisnası: Emprevizyon Teorisi (Aşırı İfa Güçlüğü)

Ahde vefa ilkesi mutlak ve sınırsız değildir. Hukuk, bazen sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen olağanüstü durumların ortaya çıkması ve bu durumların edimler arasındaki dengeyi bir taraf aleyhine katlanılamaz derecede bozması halinde, bu katı kuralı esneten mekanizmalar öngörmüştür. Bu mekanizmaların en önemlisi “Emprevizyon Teorisi” veya kanunumuzdaki adıyla **”Aşırı İfa Güçlüğü”**dür.

Bu teori, dürüstlük kuralının bir uzantısı olarak, değişen koşullar altında sözleşmeye harfiyen bağlı kalmanın adaletsiz sonuçlar doğuracağı durumlarda, hâkime sözleşmeye müdahale etme veya sözleşmeyi sona erdirme yetkisi tanır.

Türk Borçlar Kanunu – Madde 138 (Aşırı İfa Güçlüğü)

TBK MADDE 138 – Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

Bu maddenin uygulanabilmesi için şu şartların bir arada bulunması gerekir:

  1. Öngörülemezlik: Sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan durumun, taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenemeyen olağanüstü bir olay olması (örn: ani bir ekonomik kriz, savaş, salgın hastalık, devalüasyon).
  2. Borçludan Kaynaklanmama: Değişen koşulların borçlunun bir kusurundan veya ihmalinden kaynaklanmaması.
  3. Edimler Dengesinin Sarsılması: Ortaya çıkan durumun, edimler arasındaki dengeyi dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde borçlu aleyhine bozması.
  4. İfanın Henüz Yapılmamış Olması: Borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş veya ihtirazi kayıtla (uyarlama hakkını saklı tutarak) ifa etmiş olması.

Bu şartlar gerçekleştiğinde borçlu, hâkimden öncelikle sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını, bu mümkün değilse sözleşmeden dönme (sürekli edimli sözleşmelerde fesih) hakkını kullanabilir.

Uluslararası Hukukta Pacta Sunt Servanda

Bu ilke, uluslararası hukukun da temelini oluşturur. Devletlerin imzaladıkları ve usulüne uygun olarak yürürlüğe koydukları antlaşmalara uymakla yükümlü olmaları, uluslararası ilişkilerde istikrar ve öngörülebilirliği sağlar. Bu kural, 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi‘nin 26. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi – Madde 26

Pacta sunt servanda Yürürlükteki her andlaşma ona taraf olanları bağlar ve taraflarca iyi niyetle icra edilmelidir.

Tıpkı iç hukukta olduğu gibi, uluslararası hukukta da bu ilkenin bir istisnası vardır: “Rebus Sic Stantibus” (Koşulların Esaslı Surette Değişmesi). Bu ilke, antlaşmanın yapıldığı andaki koşulların temelden ve öngörülemez bir şekilde değişmesi durumunda, taraflardan birine antlaşmayı sona erdirme veya askıya alma hakkı tanır (Viyana Sözleşmesi m. 62).

Sonuç

Pacta Sunt Servanda (Ahde Vefa) ilkesi, hukuki işlemlerin temelini oluşturan, taraflara hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlayan evrensel bir hukuk prensibidir. Bu ilke, tarafların serbest iradeleriyle kurdukları sözleşmelere bir kanun gibi uymalarını emreder. Ancak hukuk, mutlak adaleti sağlamak amacıyla, bu katı kuralı dürüstlük kuralı çerçevesinde esneten mekanizmalar da geliştirmiştir. Türk hukukundaki “Aşırı İfa Güçlüğü” (TBK m. 138), bu dengenin en önemli örneğidir. Sonuç olarak, ahde vefa kural, uyarlama ise istisnadır. Bu denge, hem sözleşme adaletinin hem de hukuki istikrarın korunmasını sağlar.

 

author avatar
Kübra YILDIZ ÇOLAK